Zaman;
Dün, bugün ve yarın.
Aslında zaman;
Bizi kimi zaman geçmişe çeker bir mıknatıs gibi.
Anı yaşatır, mahpus gibi.
Yarınına tutunana, Rüzgâr olur.
Uçurur düşler vatanına.
Bebeği yürüten zamandır.
Ham olan genci olgunlaştıran yine zamandır.
Saçlara ak düşüren, pürüzsüz cildi buruşturan yine, hep zamandır.
Zaman dost mudur yoksa düşman mi?
Aslında Ne dost, nede düşmandır. Sadece bizlere verilmiş yabancı bir araçtır.
YABANCI!
Her aracın bir kullanma kılavuzu vardır. Kullanmasını bilmeyene araç, araç değil yabancıdır.
Kullanmasını bilene sadık bir Burak’tır.
Akan su misali kimse onu durduramaz.
İbrahim hakkı efendinin:
" Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler "
Sözünde aslında zamana teslimiyet vardır.
Su ile sonsuzluk deryasına akmak!
Varmak vardır.
Teslim olalım ve Hasan Basri hazretleri gibi zamanı idare eden olalım:
"Dünya üç gündür dün, bugün ve yarın.
Dün geçti. Yarının geleceği belli değil.
Öyle ise bugünün kıymetini bil!
Bugün her yeni gün gibi bir hediye,
Lütuf ve armağan.
Teşekkür edelim, O zamanı yaratana ve sahibine.
Şükür ala külli hal...
Allah'a şükrü kula teşekkürü ihmal etmeyelim.
Şükür ehli ile Şükür sofrasında buluşma.
Ve razı olan "RUH" olma umudu ile...
Yabancı olan bir ruhtan, ruhumun sahibine sığınırım.
Bir şiir yazıya son nokta olsun.
Zamana kurulu bir çalar saat
Tik tak tik tak
Hızlı geçen güzel anlar var
Hiç geçmeyecek gibi kötü zamanlar
Aslında koca hayat dün kadar az ve yakın
Ne üzülürsün çocuk büyümedim diye
Büyüyünce de gençleşmek için bu telaş ne diye.
Zamanın bekçisidir mezar taşı, bilene...