Yaklaşık olarak iki senedir dünyayı etkisi altına alan ve deyim yerindeyse kasıp kavuran Covid19 salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de maddi manevi çok ciddi bir hasara ve zarara uğrattı.
İlk zamanlar basit bir salgın gibi görünen bu büyük felaket tüm insanlık aleminde olduğu gibi bizim içinde zorlu bir sınav oldu diyebilirim. Bir taraftan hızla ilerleyen salgın hastalık ve onun meydana getirmiş olduğu can kayıplarının yaratmış olduğu derin travmalar üzerimizde derin izler bıraktı.
Devletin ve Milletin tek vücut olup büyük bir mücadele gösterdiği bu süreçte en büyük alkışı Sağlık Bakanlığı ve Personelleri hak ediyordu. Hali hazırda bitmemiş bu salgın ile mücadele belli bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Temennimiz ve dualarımız en yakın zamanda bu musibetten başta ülkemiz olmak üzere tüm insanlığın kurtulmasıdır.
Bazen felaketler toplumsal dayanışma için iyi bir fırsat oluşturur. Özellikle son dönemlerde ülkemizde siyaset kaynaklı oluşan derin kutuplaşma ve gerginlikler toplumsal uzlaşı hususuna ne denli ihtiyaç duyduğumuza güzel bir ispat oluşturdu diyebiliriz.
Öyle ki daha önce bırakın kıtlık veya salgın çok fazla ekonomik sıkıntı yaşamamış bir nesil bu salgın döneminde gerçek manada zorlu bir sınav verdi. İnsanlar işinden çocuklar okulundan koptu. Deyim yerindeyse toplumun ciddi manada dengesi sarsıldı.
İşsizlik ve gelir kaybının yanı sıra insanlarda birde gelecek kaygısı oluştu. Doğru ya normalleşme dediğimiz süreç başlasa dahi ekonomik kayıp ve kaygılar tüm gerçekliğiyle ortada duruyordu.
Toplum Psikolojisinin en hassas ve kırılgan olduğu dönemler böylesi zamanlardır. Bu nedenle gerek kamu gerekse özel sektör mensupları derleyici ve toparlayıcı bir tutum sergilemelidirler.
Bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek vardır. Kriz dönemlerinde birey ve toplum psikolojisi her türlü kırılganlığa açıktır. Bu nedenle ekonomik göstergeler ve gerçekler toplumun gelişimi ile doğru orantılı gerçekleşmektedir. Hani bir anlamda Para varsa huzur vardır.
Kriz dönemlerinde gelir kaybı yaşayan topluma birde fırsatçıların suni fiyat artışları eklenince bireyin ve dolayısıyla toplumun psikolojisi ciddi anlamda sarsılmaktadır. Bir taraftan işsizlik ve gelir kaybı yaşayan insanlar diğer taraftan fahiş fiyat artışları karşısında isyan etme noktasına gelmektedir.
Devletin sosyal devlet prensibiyle yapmış olduğu her türlü sosyal destek ve yardımlarına karşın artan enflasyon rakamları insanların artık nefes alamaz duruma gelmesine sebep olmaktadır.
Aslında daha çok eğitim ile ilgili konularda yazmam gereken bu dönemde, Sosyal psikoloji alanına giren ve topluma ciddi manada rahatsızlık veren bu konuyu yazmadan geçemezdim. Son günlerde kamuoyundan ve bizzat yakın çevremizden gelen tepki ve şikayetler durumun vahametini tüm çıplaklığıyla bizlere yansıtmaktadır.
Devletin böylesi zorlu bir kriz döneminde topyekûn ve canhıraş bir şekilde her türlü yardımda bulunmasına rağmen, artan fiyat artışları devletin bu çabasının boşa çıkmasına neden olmaktadır.
Kapitalist düşüncenin en vahşi deyimi olan Altta kalanın canı çıksın anlayışı toplumda adeta bir anlayış zehirlenmesine neden olmuştur.
Henüz okullar ve üniversiteler açılmadan ev kiralarında meydana gelen artış yine bu konuda ne denli haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bu noktada devlete önemli bir görev düşmektedir. Hızla denetim mekanizmasını oluşturmak suretiyle bu fırsatçılara karşı tedbir almalıdır.
Açıkçası Kadim Anadolu Medeniyetinin devamı bir millet olarak bu fırsatçılık adı altında yapılanların İlahi Kudret tarafında da mutlaka bir karşılığı olacağına inancımız sonsuzdur. Açıkçası Kul ne yapıyorsa kendi kendine yapıyor diyebiliriz.
Açgözlü ve haris düşüncelerin esiri olan nefisler kaybetmeye mahkûmdurlar. Bu vesileyle bir kez daha toplumsal sorumluluğumuz gereği uyarıyoruz.
Ne de güzel söylemiş Hz. Mevlana.
Kula bela gelmez Hak yazmadıkça,
Hak bela vermez Kul azmadıkça,
Hak Kulundan intikamı Kulu eliyle alır.
İlmi Hakkı bilmeyenler, onu Kul yaptı sanır.
Emri bari olmadıkça sanma bir çöp kıpırdanır.
Selam ve dua ile…
Telefon: 0532 268 05 48
E-Mail: info@kilithaber.com