Üstüne Döken

Gün geçmesin ki Kadim Anadolu Coğrafyasında bir kendini bilmez ağzından çıkan sözün nereye gideceğini bilmeden Kamuoyunun Gündeminde yer alsın. Eskilerin deyimiyle dikkat çekme gayretinde olsunlar.

İşin ilginç tarafı ne biliyor musunuz? Bu deli saçması ifadeleri kullananlar Güzel ülkemin deyim yerindeyse marjinal dediğimiz Gerici/Gezici kesimlerinden değil. Artık sözde toplumun Aydınları diye tanımlanan Bilim İnsanları olması.

Atalarımız "Yiğidi öldür hakkını yeme" demiştir. Marjinal dediğimiz birçok kesimin mensupları böylesi kritik dönemlerde makul dediğimiz seviyelerde konuşurken, Bilim İnsanı dediğimiz hatta isminin önünde Profesör titri olan şahısların ipe sapa gelmez açıklamaları bizleri ciddi anlamda rahatsız ediyor.

Rahatsızlığın ötesinde adeta mide bulandırıyor diyebilirim. Üstün Dökmen'in Ortaçağ Avrupa'sının gerici zihniyetinin de gerisinde bir söylem ile Psikoloji Bilim Dalında meslek sahibi İnançlı Baş Örtülü Kadınlara Faşizan ifadeleri için sözün bittiği yer diyorum.

Son günlerde yazılarımda sıkça değinmiş olduğum bir husus var. Yine hatırlatma gereği hissediyorum Tuzun koktuğu noktaya geldik. Maalesef yakın zamanda aleni bir şekilde İslam Düşmanlığı türedi. Şahıslar ve Meslek Grupları üzerinden İslam Dinine saldırılar bizi düşündürüyor. Belli ki bir yerlerden düğmeye basıldı.

Bugün hemde Psikoloji Bilim dalında ciddi manada eğitim almış Prof. Dr. Üstün Dökmen durduk yere Türbanlı Psikolog ve Psikolojik Danışmanların toplumda görev almasını kabul edemediğini söylemiş. Gerçi bu ayrıştırıcı ve faşizm kokan ifadeler çokta yeni değil.

Cevap verme noktasında Üstün Dökmen'in söylediği Terbiye sınırlarını zorluyor. Bana göre bu bir Meczup Dili ve söylemi. Akıllı bir insanın kullanacağı bir ifade değil olamazda. Daha söylenecek çok söz (Hakaret) var ama edebim bu kadarına müsaade ediyor.

Yakın tarihte Siyah Beyaz ayrımı yapan Vahşi Amerika ve Hitler'in Almanya'sına rahmet okutan cinsten. Açıkçası ben naçizane mesleki manada Prof. Dr. Nevzat Tarhan tedrisatını esas alan bir bilim insanı olarak çalışmalarıma devam ediyorum.

Toplum olarakta Üstün Dökmen'i Psikoloji Bilim Dalında yapmış olduğumuz çalışmalarda merhum Doğan Cüceloğlu'ndan sonra ciddi referans olarak kabul ederdik. Son açıklamaları ile bu milletin teveccühünü hak etmediğide ortaya çıkmış oldu.

Belli ki Üstün Dökmen'de net bir şekilde safını belli etti. Niyetini ortaya koymuş oldu. Kirlenmiş zihninde ki Zehirli Düşüncelerini zerk etti. Her türlü İnanca (Ateizm ve LGBT) saygı duyan Gayri Milli bu şahısların Devlet Kurumlarında en ufak bir ilişkisi olmaması gerekir.

Bu Aziz Milletin inancına saygı duymayan Gerici Zihniyet mensuplarının meslekten men edilmesi en doğru uygulama olacaktır. Her fırsatta İfade Özgürlüğü adı altında Kadim Anadolu İnsanının inanç ve değerlerine saldırı cüreti gösteren zihniyetin başı küçükken ezilmelidir.

Yakın tarihte durum tespiti yapan Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu ve Halil Konakçı başta olmak üzere tüm sağduyu sahibi ilim ve bilim insanlarının iadei itibarı gerçekleştirilmelidir. Sırf inançlarından ötürü bu kanaat önderleri itibar suikastına uğramıştır.

Keyfe keder uygulamaları bu Kadim Millet reddetmektedir. Meclisteki Temsilcilerinin beceriksiz siyasetçilerinin misyonunu belli ki Üstün Dökmen gibi tetikçilere devretmiş görünüyorlar.

Yazımı hepinizin bildiği bir hikâye ile bitirmek istiyorum. Kediye, zamanın Kralına Sarayda Çay, Kahve İkramında bulunması için Garsonluk eğitimi aldırırlar. Gün gelir Kedi profesyonel bir garson misali hizmet verir. Eğitim tamamlanınca kedi saraya hizmet etmesi için uğurlanır.

Sarayda özel bir davette elinde içecek tepsisi ile misafirlere ikram hizmetinde bulunan Kedi bir an salonun köşesinde bir fare görür. Fareyi gören kedi bir an herşeyi unutur ve tepsiyi yere fırlatarak farenin peşine koşturur, yani Kedi aslına döner.

Ne demek istediğimi galiba bu kısa hikaye gayet iyi anlatıyor. Kendinizi ne kadar saklarsanız saklayın bir gün aslınıza rücu edersiniz.

Selam ve dua ile...