Her şey zıddı ile bilinir ve hissedilir.
Soğuk sıcak ile.
Sonbahar ilkbahar ile.
Artık havaların soğukluğunu hissedecek olduk.
Çekmecede çorap, dolapta hırka arar olduk.
Şikâyet ettiğimiz yazın rehavetinin yerini, bir battaniyenin sarmalaması, bir bardak cayın kokusu ve sıcaklığı aldı.
Penceremde henüz çizecek ve yazacak kadar buğu yok.
Olsun, yirmi dokuz harf ile duygularımı resmettim; ak sayfamın satırlarına.
Gün solmuş, mevsim yaşlanmış.
Avuçlarımın arasındaki Kitabımın arasında yazdan sakladığım yaprak.
Oda unutulmuş.
Unutulan yaprak; hatıradan silinen ne çok anımı anımsatır olmuş.
Alışkanlıktan mıdır yoksa edindiğim bir prensipten mi?
Gittiğim her farklı şehirden bir çiçek ya da bir yaprak koyarım kitabımın arasına, o günün ve o yerin anısına.
Anıları saklarız umut sandığında.
Umut sandığında ne çok şey saklı ve katlı.
Açarız sandığı,
Katlı anıları.
Ne umutlar serpilmiş beyaz düşlere, düşünür düşünür eskileri açarız.
Eskiler ve harabe yürekler.
UNUTMA!
"Hazineler harabelerin altında gizlidir."
Yüreği hazine olana ulaşmak için.
Gönlü kırık, gözleri mütebessim olanların izini sür.
Umut eder, iz sürersin
UMUT;
Umut ettiğin bazen kişidir
Ya da dünkü sıkıntısının, bugün güzel olma duasıdır.
Umut dün attığım tohumun meyvesi ise,
Yarının meyvesi, bu günümün elinde.
Dikmek ve dikmemek.
Diken umut eder.
Yeisse düşenler ise hep, bekleyen ve erteleyenler olmuştur.
İnsan bazen umudunu bulur.
Ama bilmez, hissetmez!
Gelmedi der, gelmedi!
Aslında gelene gelmeyen de ta kendisi.
Velhasıl çok umutlar ektik saksılara.
Yabani otlarla uğraşalım derken mevsiminde açan çiçekleri görmez, ezer olduk.
Suçlu yine kader oldu.
Bizler mağdur.
Unutma!
İnanıyorsan umut ediyorsundur.
Umudun noksan ise inandığına bak!
Bir küçük hikâye ile bu haftalık yazımıza nokta koyalım:
"Umut edip çabalayarak bir sanat eseri olabileceğinin farkında olmayan kelebeğin hikâyesi, bu hikâye:
Her şey bir ağacın dalına tırmanmakla başlamış. Aslında tırmanmak basit olur, o minnak ayakları ile sürünerek başlamış. Sürüne sürüne bir yaprağın altına gelmiş. Yaprağın altında uçsuz bucaksız gökyüzünü ve ormanı izlemiş. Gökyüzünde uçmak her çiçeğe konup kokusundan almak istemiş. İsteği umut süründüğü her adımı çabası olmuş. Tabi sonuçta yorgun düşmüş bedeni. Kendine bir ev yapıp dinlenmek istemiş. Etrafını örmüş "sur" misali. Kozalak yuvası olmuş. Nerden bilirdi ki süründüğü hayat kendine bir çift kanat armağan edecek. Evine sürüngen bir tırtıl olarak girecek vakti geldiğinde havada kanat çırpan bir çiçek olarak çıkacak."
Evet kelebek,
Umudun ve değişimin örneği.
Umut eden değişir, tabularından kozasından çıkmak zorundadır.
Zorundasın
Zorundayız
UMUT ve ÇABA
Geleceğe götürecek iki önemli hakikat.
Yüreğinden umut, bileğinden çaba eksik olmasın.
Umudunu görecek gönle sahip olma umudu ile...