Hayat Nedir?

Kayıt Tarihi: 07 May 2023 Yazar: Karabaşoğlu Namık

Hayat bize Rabbimiz Allah (c.c) tarafından bahşedilmiş bir nimettir.

Peki hayat algıları nedir?

Hayat niçin verilmiştir?

Nereden geldik?

Yaratılış amacımız nedir?

Hayatımız bitince nereye gideceğiz?

Gerçekte hayat nasıl yaşanmalıdır?

Hayat algısı insandan insana değişen bir anlayıştır.

Bazı insanlar biz dünyaya bir kez geldik, burada tadını çıkaralım diyerek, doyumsuz zevklerin, lezzetlerin arkasından koşturup hayatını eğlence mekanlarında geçirme anlayışında olarak yaşama isteğindedir.

Kendini frenlemeden içinden geldiği gibi haram helal bilmeden yaşama iradesidir.

Bazı insanlar ise lezzetlere odaklanmışlar, dünyaya bir kez geldik o zaman her lezzet den tat almalıyım, yemeliyim, içmeliyim diyerek bir yaşam felsefesi oluşturmuştur. İradesini de bu yönde kullanmaktadır. Yani sadece yeme içmeye odaklı bir hayat anlayışı.

Bazı insanlar ise yerken şuna dikkat et, buna dikkat ömrün uzun olsun. Yani yeme içmeye dikkat et, spor yap hayatın uzun olsun. Bu anlayış içerisinde yaşayıp hayatlarını tamamladılar. Yani amaçları sadece uzun olsun anlayışından bahsediyorum. Nimetlerin birçoğundan kendilerini kısıtlarlar.

Bazı insanlar da ben Müslümanım deyip iman ettiğini belirtip, her zaman inandığı gibi değilde bazende inançlarına ters yaşama iradesi göstermektedir. O da böyle bir hayat anlayışına sahiptir.

Yani kısacası her insanın inancına, bilgilerine, algılarına ve şuuruna göre bir yaşam tarzı vardır.

Kâinata baktığımızda her şey yerli yerinde yaratılmış. Milyarlarca galaksi bir denge içerisinde hareket halinde. Bizim galaksimizde aynı şekilde. İçerisinde ki tüm unsurlarıyla aynı şekilde bir nizam ve ilahi bir irade içerisinde hareket etmekte olduğu görülmektedir.

Bizim sistemde dünyamız güneş ile irtibatlandırılarak bir hayat iklimi oluşturulmuştur.

Yani bu tasarıma ve yaratılışa bakıp tefekkür ettiğimizde, güneş sistemi ve güneşimiz olmazsa yaşam olmaz.

Her canlı yaşam için güneşle irtibatlandırılmıştır. Güneş yaşamsal bir mesafeden uzak veya yakın olursa, işi ve sıcaklık etkisinden dolayı yaşam gene olmaz.

Dünyamız iklimi de güneş ile irtibatlandırılmış. Koruyucu kalkan olarak atmosfer yaratılmıştır. Güneşten gelen ışınların bir miktarı dünyamız tarafından soğurulmakta bir kısmı da yansıtılmaktadır. Soğurulma ve yansıma miktarında dahi çok ince bir hesap vardır. Yeterli miktarda günes ışını yanı enerji gelmezse veya fazla gelen enerji atmosfer tarafından filtre edilmezse dünyada iklim değişimi meydana gelecek ve yaşam tehlikeye girecektir.

Bunlarla ilgili ciltlerce kitap mevcut.

Hayat konusuna gelince; Hayat, bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır.” Lem’alar

Hayatın olması için o kadar sonsuz diyebileceğimiz zincir var ki halkalardan biri olmazsa hayat sona erer. Tabii ki bu sebepler dairesinde geçerli.

Hayat:

"Hem Rahman(esirgeyen), Rezzak(rızık veren), Rahîm(merhametlilerin en merhametlisi), Kerim(cömert), Hakîm gibi çok Esma-i Hüsna’nın(güzel isim ve sıfatlarınım) cilvelerini câmi’ ve rızk, hikmet, inayet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tabi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbaniyedir.(Acayip bir Rabbani yaratılıştır)"

Lem’alar

Bu kadar mükemmellik içerisinde yaratılış ve bu yaratılış içerisinde ki en mükemmel varlık olan insan bu dünyaya sırf yeme, içme ve eğlence için mi gönderildi?

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

   Bu âyet-i uzmanın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; Hâlık-ı Kâinat'ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı(Yaratılıştaki görevi) ve farîza-i zimmeti(Yapılması kesinlikle borç olan görev), marifetullah[(Allah'ı(c.c) isim ve sıfatlarıyla bil, tanıma)]ve iman-ı billahtır[(Allah'a(c.c) inanmak)] ve iz'an (Anlayış, basiret, inanıp itaat etme) ve yakîn (Şüphesiz, sağlam ve kesin bilgi) ile vücudunu(Varlığını) ve vahdetini(Bir ve tek olduğunu) tasdik etmektir.

Şualar

Demek insan bu dünyaya sırf yeme, içme ve eğlence için gönderilmemiştir. Başı boş değildir. Bir vazifesi vardır. Her insan bundan dolayı hesaba çekilecektir.

"Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur."

Daha iyi bir kullanıcı deneyimi için tanımlama bilgileri kullanır. İzin verir misiniz?

Telefon: 0532 268 05 48

E-Mail: info@kilithaber.com