-Kendini ne kadar seviyorsun? Beden ve ruhunla barışık mı küs mü yaşıyorsun, desem nasıl yanıtlarsın?
Korkup sessizce, çekinerek mi cevap verirsin?
Ya da kendinden emin coşkulu biçimde;
-Ooooo ne demek? Bayılıyorum kendimi çok seviyorum mu dersin?
İçinde bulunduğun hayatın koşulları ne kadar zor, sarsıcı, acımasız, içinden çıkılmaz da görünse;
Kendini keşfederek sevmeyi başarmalısın…
Çünkü beşikten mezara kadar daima kendinlesin…
Kendini birilerine bırakıp, emanet vererek bir yerlere gidemiyorsun…
-Beni al birazda sen yaşa diye birine de veremiyorsun…
Çünkü bu gezegende beden ve ruhunla birlikte varsın; bu nedenle her koşulda kendini sevmek zorundasın…
…
Unutma; bu hayatta sahip olduğun işini, eşini, dostunu, evini, otomobilin, giysilerini, hobilerin, yani her şeyi A’ dan Z’ ye istediğin anda değiştirebilirsin…
Ama kendinden bir saniye bile uzaklaşamazsın; öyle ki birlikte başladığın bu hayat serüveninin sonunda mezarda bile kendinle koyun koyuna yatacaksın…
…
Tam bir tiyatro sahnesi olan hayatta ne yaşamış olursak olalım; pişmanlıklarımız, incinmelerimiz, yanlışlarımız, kırgınlıklarımız, kırdıklarımız, hatalarımız, kayıplarımız ve kusurlarımız, acılarımız hangi boyutta olursa olsun, kendimizi her koşulda affetmeli özümüze sarılıp sevmeli ve ödüllendirmeliyiz…
…
Çünkü her insan tam bir mucizedir; hayat isimli bu sahnede boşuna bulunmuyor… Gelişmek, dönüşmek, değişmek, olgunlaşmayı gerçekleştirmek zorundadır…
İnsan en büyük dersleri yaptığı hatalar sonunda öğreniyor…
İçinde bulunduğun koşulların boyutları ne olursa olsun kendini asla suçlamadan, bağışlayıp sevmelisin…
Bazı insanlar kendini sevmenin, bunu ifade etmenin bencillik olduğunu düşünüyor; tamamen yanlış bir yaklaşım…
Bir de kendini ret eden, sevmeyi aklının ucundan bile geçirmeyenler var; bu durum da A ‘ dan Z’ ye hatalı bir düşünce şekli…
Çünkü varlığını ret edenler, özünü sevme bilincine ulaşamadan mutsuz biçimde ölüp gidiyor…
Öte yandan kendiyle ve hayatla barışık, her AN’ nını sevinç içinde yaşayanlar inanılmaz şekilde mutlu oluyor… Seçim her zaman aklını kullanan insanınındır…
Çünkü yedeği, tekrarı, ertelemesi, tasarruf edilmesi, devredilmesi mümkün olmayan bu hayatta her insan kendini daima sevmeli; beden ve ruhuyla barışık sevgiyle yaşamalıdır…
…
Hiçbir başarıya imza atamamış olsa bile insan sadece yaşadığı ve hayatını sürdürdüğü için bile kendiyle barışmalı, beden ve ruhunu sevmelidir…
Çünkü sosyal bir varlık olan insan kendiyle barışamadan diğer kişilerle barışmıyor; kendini sevemeden başkasını sevmiyor; diğer insanlarla mutlu olmuyor…
Çevresindekilerle hep tartışma, çekişme, didişme, kıskançlık, dedikodu, entrika yaparak huzursuzluk ve acılar içinde yaşıyor…
Karamsar ve olumsuz düşünmeyi yaşama biçimi haline getiren kişiler, çevrelerindeki mutlu insanları mutsuz etmek acılar tuzağına düşürmenin hain planların peşinde koşuyor…
Ama beden ve ruhuyla barışık olan, hayatın önüne çıkarttığı her şeyi geldiği şekliyle severek kabul ediyor; daima mutlu yaşıyor…
Olumlu düşünen bu kişiler dün ve yarına inanmadan sadece AN’ da yaşayıp ve mutlu olmayı başarıyor…
Yunus’un dediği gibi sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz…
Ama hayatı ve diğer insanları sevmemiz önce kendimizi sevmekle başlar kendini sevenleri de dünyadaki her insan kolayca sevecektir; sevmeyenleri de siz söyleyin…