Hicret Mevsimi Google News

  • 05 Eylül 2020
  • 0
Font size:

Her renk bir duygunun tercümanıdır.
Bugün  yeşilin sarıya döndüğü gün.
Sarı ya ulaşana kadar her basamakta farklı tonları yaşatır.
Kimi zaman kırmızı kimi zaman turuncu. Yada kahverengi, en güzeli de sarı renk.

Havalar sıcaklığını yitirir.
Sabah üzerine bir örtü çekmiş, üşümüş.
Rüzgârdan ucan perdelerin pencereleri kapalı.
Etrafta bir sükûnet var.
Birde kuruyan yaprağa değen rüzgârın sesi.

Bu ay yüreği kalem tutan şairlerin ayı.
Eylül ayı.
Hazan ayı
Hüzün ayı
Dal ile yaprağın ayrıldığı ay.
Ayrılık ayı.

Zaman veda zamanı.
Dal boynunu büker, yaprak terk ettiği için utanır ve sararır.

Pencere kenarında, bir fincan kahve ile
Sen her sahneyi arkası yarın gibi izlersin.
Rüzgâr eser perdeyi savurur yüzüne.

Bir hışımla acarsın sonuna kadar perdeni.
Elinde kitap.
"Kitaba ne hacet" der gibi kapatırsın kitabin kapağını.
Asıl kitabı okumaya başlarsın kitab-ı kebir.
Bölüm "güz" mevsimi.
Başlık "Eylül" ayı.
Daha bir önceki bölümde, dallarda yeşil yaprakların sevincinin bestesini şakıyan kuşları dinliyorduk.
Bugün o kuşlar göç etti.
Dalın boynunu ne kaldırabildi nede düşen yaprağı.

Mevsim hicret mevsimi.
Elveda dedi kuşlar.
Kuşlara da çocuklar.
Analar gelsin diye su dökmedi.
Suya ne hacet, dökülen bir gökyüzü vardı;
Terkedilen dala, düşen yaprağa, hazani kanatlarının altına alan kuşlara.
Gökten gözyaşı indi.
Hazan döküldü
Veda esti.
Acılar dindi.
Ama hiç  unutulmadı.
UNUTULMICAK!

Simdi Sıkı kapalı bir pencere kenarında; çıplak ağacı, yalnız kalan dalı izlersin.
Manzaradan mı, mevsimden mi?
İçin üşür, bir bardak çay ile iç geçirip ısınırsın.

Tutunduğun dallar vardı.
Sarardı hayat, düşürdü sevdiklerini birer birer. Kuruyan sararan her yaprağa bir isim yazıldı.
 
Sen bir kuşun kanadına tutundun. Mavi bir gökyüzü.

Havada toprak kokusu.
Gözler yağmuru görmek, bilmek ister.
Islanmak pahasına.
Kulakların duymak ister pencereye  vuran her damlayı.
Şimdi pencere önünde;
Yüzünde yağmurun ıslaklığı
Kulağında huzur veren bir melodi.
Ve en güzeli;
Koku!
Toprak kokusu.
Yıllar evvel toprağın bağrına emanet ettiğin sevdiklerinin kokusudur, toprak kokusu.
Toprak annem kokar, toprak babam kokar ve yeğenim YUSUF kokar.

ANNEME
Bir güz mevsimi
Hava ayaz
İçimde kara bulutlar
Yağmur ha yağdı ha yağacak.
Yuvamda bir gök gürültüsü.
Çatırdamış bir dal.
Düşecekmiş yapraklarından evvel.
Yuvam çıplak
Üşüyor duvarlar morarmış pencereler.
Hüzün inmiş tavana.
Sırtım gelmez bakamam huzurla.
Kaçmak istediğim bahçem, hazanla kavrulmuş.
Yere bir dal düşer.
Bir çığlık, sanki dersin kıyamet.
Avuçlarımda çıplak bir dal.
Dalda senin adın yazar.

Bir güz mevsiminde kaybettiğim Annemin anısına.
Rahmet ve dua ile.

    Yorum Yaz