Ne zaman vazgeçeceğim bilmiyorum bu öfkeden içimde büyüyen bu fırtınalar ne zaman dinecek?
Bir kalp taşıyorum paramparça olmuş, her yanı kırılmış, dağılmış bir kalp.
Yorgunluğum öyle çok ki, bedenimde tonlarca yükü taşıyor gibiyim.
Sesim içime kaçıyor tıpkı akan gözyaşlarım gibi.
Neden varım diyorum. Ve neden ben diyorum. Sanki dünyadaki tek insan ben mişim gibi.
Yaşamak için yaşıyoruz bizler, çoğumuzun yaşamı bu şekilde, birbirini takip eden bir fırdöndü hayatımız.
Biz ne zaman vazgeçeceğiz kendimize öfke duymaktan, her yapılan yanlışta en büyük suçluyuz gibi davranmaktan.
Mevsimler değişiyor, yıllar geçiyor içimizdeki öfke ve nefret bizleri eritiyor. Ne bir çiçeğin kokusunu alabiliyoruz ne de yeni doğan bir güneşi izleyebiliyoruz. Öylesine kopartmışlar ki bizi hayattan adeta hiçine yaşıyoruz.
Sizi bilmiyorum ben yoruldum. Sığındığım ne varsa üzerime göçtü. Ve o ağır yüklerin altında ezilmekten kurtulamadım. Haykırmak istiyorum öyle çok haykırmak, sesim bulutlara ulaşsın istiyorum hatta göklere kadar yayılsın istiyorum.
Her şeyi kursağımızda kalarak yaşıyoruz ne mutluluklarımız tam mutluluk ne sevinçlerimiz tam sevinç, yaşıyoruz öylesine.
Boynumuza bu boyunduruğu vuranlar kimler peki, kim bizi hayattan böylesine bıktıran.
Belki de yine bizizdir tüm bunların sebebi. Yani kendi kendimizi uçuruma götüren bizlerin ta kendisidir belki de. Aynaya bakarken kaçımız memnundur gördüğü yüzden. Ve kaçımız memnunuz hayattan. Bir gün bu hayat sonlanacak ve bizler bir anı olarak kalacağız. Ne dersiniz güzel anılar biriktirebildik mi sizce?
Ben bilmiyorum doğrusunu söylemek gerekirse.
Belki bir gün başarabilirim, başarabiliriz hayatı hayat gibi yaşamayı. O zaman gelecektir inanıyorum. Sabırsızlıkla o anın geleceği zamanı bekliyorum.
Hoşça kalın, mutlulukla kalın