Karı koca komşu köye gitmişler. Gelirlerken adamın ayağına bir şey takılmış. Bakmış lakin ne olduğunu anlayamamış, malum akşam karanlığı. Yılların yükünü taşıdığı belini ah vah edip tutarak eğilip almış. Tabi yaş ilerlediği için yakından göremeyip ileriye uzatıp, uzunca bakmış, düşünmüş. Hanım merakla sormuş “bey hayırdır, nedir o” adam uzunca düşündükten sonra “hanım atımızın ilk nalı. Şükür ilk nalı bulduk sırada ikinci üçüncü dördüncü. Gerisi de gelir alim Allah, at da gelir. Onunla işlerimizi görür rahata ereriz” der. Hanım beyinin anlattığı ile gaza gelir“ bey ben de anamlara babamlara giderim he mi” demeye kalmadan yüzüne bir şamar indirir bizim hayalperest adam ve “ula sen terli atı nasıl gezmen için yorarsın” der.
Ve hayal anladığınız gibi gerçek olmadan, kâbus olur!
Bu komik ve manidar hikâye Akdeniz’in o sıcak nemli akşamlarından bir anı olarak hayatımda kaldı geçmiş zamanda.
Malum Akdeniz havaları yazın sıcak ve nemli olmasından ötürü damlarda teraslarda ya da balkonlarda oturulurdu. En keyifli yanı da bir misafirlikte iseniz ya da size misafir geldiyse muhabbet koyu ve tatlı olurdu. Hatta kalkılacağı zaman muhabbet bitmesin diye tatlı bir espri yapılır “daha karpuz kesicedik” denir.
İcraata dökülürdü. Dolapta soğutulan karpuz kesilir; tebessüm eşliğinde yenerek serinlenirdi.
Anlattığım hikâye de Akdeniz’in o sıcak akşamlarından birinde anlatılmıştı.
Bu günler de bu hikâye ne hikmet ise aklıma düştü. Tebessüm ettirdiği gibi ayrıca beni düşündürdü!
Hayallerde dahi insanca paylaşıp buluşamıyoruz.
Bir at nalı ile safiyane başlayan hayal dahi kâbusa dönüşüyorsa; gerçek hayatta, dünyada neyi nasıl paylaşabilirdik ki?
İnsan olmanın bir kuralıda paylaşmak değil miydi; acıyı sevinci varlığı yokluğu.
Fakat,
Acıda hissetmez olduk, paylaşıp ortak olamadık.
Sevinç ise; “neden o, ben değilim” sorusu ile uzaktan bir hasede kıskançlığa neden oldu.
Varlıkta senin ile olanlar yokluğunda firar edip kaçak oldular.
Daha neler neler…
Bu acı, ama gerçek.
Bu anı ile gerçek hayata bir not düşmek istedim;
Yağmur gibi
Rüzgâr gibi
Güneş gibi
Yağmur notunu toprağa koydu asırlık çınar oldu.
Rüzgâr notunu toprağa teslim etti. Unutulmayacak şiirlere konu olan çiçek oldu.
Güneş ise her zerreye bir ışık, bir hayat oldu.
Bense topraktan bir âdem oldum. Kul olmadan insan olma notu ile dünyaya bırakıldım; her Âdem gibi.
Dünyaya bırakıldığım günlerden bir gün. Komik lakin insan olmaya dair ince nüanslar taşıyan bir gün ve anı idi.
Paylaşan ve paylaşılan olma umudu ile hoş kalın.