Bu günlerde Kovit-19 salgını dolayısıyla Türkiye’nin bazı ülkelere yardım eli uzatması her sağduyulu vatandaşı gururlandırmıştır. Hele ki geçmiş yüz yılı düşündüğümüzde alan elden veren ele geçen ekonomik, sanayi ve teknolojik boyut ortadayken.
Geçmişi hoşgörü ve adalet olan biz Osmanlı torunlarının bugün hiçbir ayrım yapmaksızın talebin kimden geldiğine bakmadan insanlığın gereği olan yardımları dünyanın her yerine ulaştırmaya gayret göstermemizden rahatsız olan bazı kesimlerin varlığı da aşikârdır.
Bir insan neden kendi ülkesinin büyüklüğünden ve yaptığı yardımlardan rahatsız olur anlamış değilim.
Gelelim bu insanı yardımların birilerini rahatsız etme sebeplerine.
Bu noktada rahatsız olan kesim genelde muhalefet olur. Lakin ülkemizdeki muhalefete de muhalefet demeye şahit gerek. Sırf gündem olmak için yapılan itirazların doğruluğuna yanlışlığına bakmadan halkın bilinçlerini karıştırmaktan başka hangi işi yapıyorlar. Amaçları ülkenin refahı, halkın huzuru ve gelecek nesillerin emin ellerde olması asla değildir. Yapılan seçimlerde üç - beş oy daha fazla alabilirmiyimin kavgasıdır.
Bugün de gelinen noktada bırakın yardıma muhtaç olan ülkelere yardım yapılmasını aksine bu yardımların önüne nasıl geçeriz, iktidarı nasıl eleştiririzin kavgasına şahit oluyoruz.
Oysaki eleştirmek yerine teşvik edici bir tutum içinde olsa veya daha fazla insana nasıl yardım ulaştırabiliriz fikirleri üretebilse veya hoşgörü üzerine bir siyaset kimliğine bürünüp projeler ortaya koysalar muhalefet olmaktan çıkıp halk nezdinde iktidarın alternatif yeni adayı halini alabilirler.
Ama nerede yukarıda da belirttiğim üzere ülkemizde maalesef böyle bir muhalefet yok. Hele ki insani yardımlar noktasında hassas olan bir millet olduğumuz halde eleştirel bir tutum içinde olunması halkımız tarafından kabul gören bir siyaset anlayışı değildir.
Yakın tarih de şahit olduğumuz IMF kapılarında kredi almak için bekleyen Türkiye şimdi hiçbir ülkenin yardımına ihtiyacı olmayan, üstelik birçok ülkeye yardım eden bir ülke konuma gelmiştir. Devletimizin buralara gelmesinde katkısı olan kim varsa alkışı da, takdiri de hak ediyor. Bu durumda gocunacak bir şeyin olmadığını hatta gurur duyulması gerektiğine inananlardanım.
Alan el iken bugün veren el olmuşsak kuşkusuz burada hayali bir kahraman değil gerçek bir kahraman vardır.
Bu kahramanda Birleşmiş Milletler salonunda bulunan tüm dünya ülke liderlerinin huzurunda (bunlardan bazıları Amerika, İsrail, İngiltere, Çin, Rusya ve Fransa gibi ülkelerdir) Dünya 5’ten büyüktür diyebilme cesareti gösteren ülkemizin lideri Sn. Recep Tayip ERDOĞAN’dır.