Emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın Moskova'da, Rusya lideri Vladimir Putin ile yaptığı görüşmeyi, Ankara-Şam arasındaki olası normalleşme sürecini, ABD ile Rusya arasında yaşanan İHA krizinin Türkiye’ye etkilerini ve ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in Suriye’nin kuzeyine yaptığı ziyarete ilişkin değerlendirdi.
Emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan
"EGE DENİZİNDE ATEŞLİ BİR TATBİKAT İCRA EDİLDİ"
Prof. Dr. Esat Arslan, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
"Öncelikle ifade etmeliyim ki ABD’nin “Suriye PKK’sı” Uydu Devletçiği müttefikliğin de ötesinde büyük bir rüçhaniyet gösterisiyle Türkiye’ye yönlendirilmiş olduğu görülmektedir. Bu örgütlenme sistematiğinin PKK/KCK çatı örgütünün Suriye yapılanması olduğunu da unutmayalım. Bu örgütün silahlı gücü YPG (Yekîneyên Parastina Gel) ‘Halk Savunma Birlikleri’ ya da ülkemizde de malum çevreler tarafından dillendirilen şekliyle de ‘Suriye Demokratik Güçleri’, ‘PKK’nın silahlı kanadı HPG (Halk Savunma Güçleri) ’ye benzer bir şekilde örgütlendirilmiştir. Telaffuz edilen güç, dikkat buyurun 85.000 kişilik bir kuvvettir. Unutmayalım, bu güçten bazı unsurlar, depremin birinci günü hem de ABD’nin bölgedeki güçleri vasıtasıyla Türkiye’nin Jandarma Karakollarına saldırmıştır.”
Yunanistan’ın depremin birinci gününde NAVTEX ilan ederek Ege Denizinde ateşli bir tatbikat gerçekleştirdiğine dikkat çeken Esat Arslan, “Taziye adıyla dayatmak için Türkiye’ye ilk gelenler arasında Dendias. Türkiye’nin hasar tespiti için gelmiş olduğunu da unutmayalım ve bunu da bir yerlere not edelim" dedi.
'İRAN'A SALDIRI'
ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in Suriye’nin kuzeyine yaptığı ziyarete ilişkin de çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Esat Arslan, İran’a yapılabilecek bir saldırı olasılığından bahsederek şunları dile getirdi:
"Geçen hafta ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in Kuzey Suriye’deki müttefiki “Suriye PKK Uydu Devletçiği”nin ziyareti ABD-İsrail birlikteliğiyle İran’a yapılacak bir saldırının olasılığını arttırmaktadır. Bundan tam 42 yıl önce İsrail tarafından Irak'ın “Osirak Nükleer Tesisi”ne 7 Haziran 1981 tarihinde yapılan Opera Operasyonunu anımsatmaktadır"
"DÖRT PARÇADA KÜRDİSTAN"
"Suriye PKK Uydu Devletçiği” olgusunun Ankara ve Şam rejimi arasında kopan ilişkileri normalleştirerek iki ülkeyi birbirine yaklaştırdığına dikkat çeken ve ABD’nin Suriye PKK’sı ile ilişkilerine değinen Emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan, ifadelerine şu şekilde devam etti:
"Bu olgu, 185.000 km.2 ‘lik Suriye topraklarının üçte birini elinde tutan, yüzde 70 su kaynakları ve neredeyse tüm petrol kaynaklarından yararlanan “Dört Parçada Kürdistan” olgusunun Suriye ayağını teşkil eden bir örgütleşme sistematiğidir. Unutmayalım bölgede ABD’ye sadakatle hizmet en üst seviyededir. O kadar ki, “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” değil “bize hizmet eder.” ABD mantalitesi egemendir. Hemen herkesin gönlünde Kuzey Kore'nin 3 bin 500 km. güneydoğusunda ABD'nin Pasifik'teki kalesi: Guam’a gidip ‘Kürt Coni’ olmak yatmaktadır. Daha önce peşmergelerin burada yetiştirildiği gibi. Bölge lebalep genç işsizlerle dolu olduğu ve Amerikan özentiliği, ABD’ye 100-150 dolara istemediğin kadar adam bulmasına olanak sağlamaktadır. Seç beğen al. Ölen ölür, yerine bir başkası hem de yüzlercesinin arasından hemencecik bulunur, ABD aynı bilgisayar oyunları gibi bir başka can alır, bölgedeki melanetine devam eder. ABD bu yüzden bütün dünyada Suriye PKK’sı gibi örgütlerle işbirliği içerisindedir."
“SURİYE-RUSYA VE TÜRKİYE’DEN SURİYE PKK’SINA KARŞI ORTAK HAREKAT”
Esad-Putin görüşmesinde, Esad ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir araya gelme olasılığı üzerinde ağırlıklı bir şekilde durulmuş olabileceğini belirten Arslan, Suriye PKK’sına engel olunması için Rusya Federasyonu, Ankara ve Şam rejiminin güç birliği ile hareket ederek İran destekli olası bir ortak harekat üzerinde durulmuş olabileceğini belirterek şunları dile getirdi:
"Her ne pahasına olursa olsun ABD’nin “Suriye PKK” Uydu Devletçiğine engel olunması için Rusya Federasyonu, Ankara ve Şam rejiminin güç birliğini hatta ütopik de olsa birlikte bir harekatın yapılabilmesi üzerine odaklanılmış olabileceği kıymetlendirilmektedir. Hatta yapılacak olası harekatta İran’ın da desteğinin bile alınabileceği düşünülmektedir. İran'ın Rusya'dan SU-35 uçaklarını alınmasının kesinleştiği sırada, İsrail Hava Kuvvetleri de ABD'nin Nevada'daki üssünde uzun menzilli hava saldırıları eğitimine başlamıştır. Bu durumda ABD-İsrail birlikteliğiyle bir İran çılgınlığı yaşanabileceği değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle global savaş bağlamında Kuzey’de devam eden Ukrayna-Rusya Savaşının yanına Ortadoğu’da icra edilmesi muhtemel bir müşterek harekatın bölgesel üs hazırlığı eklenmeye çalışılması ilginçtir" dedi.
“KKTC GİBİ ÖZERK BİR YAPI SURİYE’YE ENTEGRE EDİLEBİLİR”
Diğer yandan Cenevre sürecinin bir göstergesi anayasa yazım sürecine derhal geçilmesi Türkiye tarafından her zaman önerilmektedir diyen Esat Arslan, "Bu konuda 8 toplantı yapılmış, 9’uncusu bir türlü yapılamamıştır. Şam Rejimi ile birlikte Adana Mutabakatı’nın eğer ikincisi yazılacaksa, -ki yazılmalıdır- yazılacak maddelerde Türkiye’nin güneyinde Suriye ve Irak sınır boyunca 32 kilometrelik şerit içerisinde oluşturulacak güvenlikli bölgede Suriye ile bütünleştirilecek fiili özerklik mutlaka yasal bir çerçeveye oturtulmalıdır. Halkların kardeşliği ile barış huzur ve sükunun sağlanabilmesi için kurulacak masa samimiyet ve dürüstlük tabanında kurulabilmelidir. Bölgede oluşan kin ve nefretin körüklediği güven erozyonunun törpülenebilmesi için kanaat önderlerinin mesaisine her şeyden fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Güvenlikli bölgede kendi kendine yeterli en azından KKTC gibi bir yapı özerk bir biçimde Suriye Devletine entegre edilebilmesi umulmaktadır" ifadelerini kullandı.
İHA KRİZİ TÜRKİYE’Yİ OLUMSUZ ETKİLER Mİ?
Rusya'nın ABD Dronu’nu düşürmesine ilişkin Pentagon’dan yapılan açıklamayı hatırlatan Arslan, İHA’nın Türkiye üzerinden kalkmadığını ve bunun Rusya tarafından da bilindiğini ifade ederek yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
"Öncelikle şu konuyu büyük harflerle ifade etmeliyim. Elimizde bir Pentagon açıklaması var. Pentagon, Rusya'nın ABD'ye ait bir İHA’ya Karadeniz'de savaş uçağı ile çarptığını; ABD'li operatörlerin İHA’yı uluslararası sulara indirmek zorunda kaldığını belirtmeleri kapalı kapılar arkasında bir şeylerin emarelerin varlığını da göstermektedir. Anımsanılacağı üzere 1 Mayıs 1960 tarihinde, Türkiye’deki Adana İncirlik hava üssünden kalkan Amerikan U-2 uçağının, Sovyet Rusya tarafından Sovyet Rusya toprakları üzerinde düşürülmesi ABD ve Sovyet Rusya’yı bir savaşın eşiğine getirmiştir. Olayın kamuoyuna yansımasıyla birlikte, Sovyet Rusya sert bir tutum takınmış, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Batılı devletleri gerekirse bir dünya harbinin çıkabileceğini söyleyerek tehdit etmiştir. Yaşanan bu durum bundan 63 yıl önce Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı durumla bir karşılaştırma yapılmasını da dikte ettirmektedir. Oysa durum kesinlikle geçmişteki gibi değildir, Türkiye Ankara merkezli üretmiş olduğu bağımsız politikalar ile ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. O kadar ki, ABD ve Ukrayna, Ukrayna-Rusya savaşı sırasında 1936 Montrö sözleşmesini ihlal etmek için birçok girişimlerde bulunmasına karşın Türkiye savaşın Karadeniz’e girişini ve gelişmesini engellediği gibi, Montrö sözleşmesinden kesinlikle taviz vermemiştir.
"İHA TÜRKİYE ÜZERİNDEN KALKMAMIŞTIR"
Bahse konu olan İHA kesinlikle Türkiye üzerinden kalkmamıştır. Bunun en önemli delili içinde ilki Aselsan Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulunduğum ve bizzat şahit olduğum 1998 yılında merhum Başbakan Bülent Ecevit’in Aselsan tarafından yapılmasına izin vermiş olduğu “Milli Monitoring Sistemi (MMS)”dir. Türkiye toprakları sath-ı mailinde izinsiz kurulan, kaçak veya gizli yayın yapan istasyonlar ile güdüm sistemleri sinyalleri coğrafi konumları tespit edildiği gibi, verilen izinler dışında çalıştırılan sistemlerin tespit edilmesi sağlanarak bunların zararlı elektromanyetik girişimleri de önlenmektedir. Ayrıca günümüzde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) Aselsan ile birlikte geliştirdiği tamamen yerli ve milli Yeni Milli Monitör Sistemi ile de illegal yayınları ve bozucu sinyalleri belirleyerek önleyecek imkana kavuştuğu gibi, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ile "siber kalkan"ını güçlendirilmesi de sağlanmıştır. Söz konusu İHA Türkiye’den kalkmadığı Rusya tarafından da bilinmektedir. Aksi olsaydı Rusya şimdiye kadar çoktan açıklama yapardı."