Gazeteciliği, dolayısıyla halkın gerçekleri öğrenme hakkını savunacaklarını kaydeden Bulut, “Cumhuriyet Halk Partisi olarak, basın toplantılarında gazetecilerin eline soruların verilmediği, her gazetecinin özgürce istediği soruyu sorduğu bir ortamı yaratacağız” dedi.
Genel Başkan Yardımcısı Bulut’un yazılı açıklaması:
“Bir ülkedeki demokrasinin kalitesini ölçmek için ifade özgürlüğüne bakış açısını ölçüt olarak alabilirsiniz. Eğer bir ülkede basın üzerinde baskı, açık veya örtülü sansür varsa, oto sansür normalleşmiş hatta zorunlu hale gelmişse, basın mensupları gerçekleri yazamıyorsa, yani basın asli görevini gerektiği gibi yapamıyorsa o ülkede demokrasi ağır yara almıştır. İktidarın son yıllarda basın ile ilgili yaptığı düzenlemeler sonrası gazeteciler için sansür rutin, oto sansür de ne yazık ki hayatlarının doğal bir parçası haline gelmiştir. AKP iktidarının ileri demokrasi diye çıktığı yolda, vardığımız yer tam bir üçüncü dünya demokrasisi olmuştur. Türkiye’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 165. Sırada olması aslında her şeyi özetlemektedir. “Medya ayağını denk almak durumunda kalacak” diyerek basının açıkça tehdit edildiği, böylece yaratılmak istenen baskı ve korkuyla her basın emekçisinin oto sansüre zorlandığı bir ülkede gazetecilik yapmak ateşten gömlek giymektir.
Sansür Yasası bahane edilerek sadece mesleğini yapan, yani haber yazan gazeteciler demir parmaklıklar arkasına konulmakta, Saray’ın görmek istemediği her haber sansürlenmekte, mahkemeler anında yayın yasağı getirmektedir. Birçok habere ne tesadüftür ki hep aynı mahkemeler tarafından erişim yasakları verilmektedir. Bu haberlerin Saray ve Saray eşrafı ile ilgili olması da bir diğer “tesadüftür.” Gazetecilere baskının yanı sıra gazetecilerin kaleme aldıkları haberler bu yöntemlerle mahkemeler eliyle engellenmekte, halkın haber alma hakkının önüne geçilmektedir. Aslında tutuklu olanlar, yargılananlar yalnızca gazeteciler değil, gerçek gazeteciliktir.
Gazetecilik mesleğinin önündeki en büyük engellerden birisi de örgütlenme özgürlüğüdür. Basın emekçilerinin kâğıt üzerinde sendikaya üye olma hakkı olmakla birlikte bugün birçok medya kuruluşu bu hakkı çeşitli yöntemlerle engellemekte, gazetecilerin örgütlenmesinin önüne geçmektedir. Sputnik’teki grev 3. ayına girmiş; grev kararı alan gazeteciler hukuksuz bir şekilde işlerinden atılmıştır. Bugüne kadar iktidar tarafından bu hukuksuzluklara karşı hiçbir adım atılmadığı gibi adeta, “sendikaya üye olan gazetecileri işten atabilirsiniz” mesajı tüm basın kuruluşlarına verilmiştir.
Anayasamız, basın özgürlüğünü temel bir insan hakkı olarak kabul etmektedir. Basın özgürlüğü, “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmüyle güvence altına alınmıştır. Ancak bugün Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayanlardan Anayasa hükümlerini uygulamalarını da elbette beklemek mümkün değildir.
Ne yazık ki, bu dönem tüm medya açısından tarihe kara bir dönem olarak geçecektir. Sular durulduğunda ve gerçek demokrasi işlemeye başladığında bu dönemde yazılanlar veya yazılması gerektiği halde yazılmayanlar utançla hatırlanacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, basın toplantılarında gazetecilerin eline soruların verilmediği, her gazetecinin özgürce istediği soruyu sorduğu bir ortamı yaratacağız. Doğruların peşinde koşan, halk için gerçekleri yazan, mesleğinin ve kaleminin onuruna sahip çıkan her bir gazeteciyi savunmaya, meslek örgütleri ile dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Çünkü gazeteciliği savunmak halkın haber alma hakkını savunmaktır.”