- 23 Nisan 1564
- 23 Nisan 1616
- 52
"Olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu!” diyordu yüzyıllar öncesinden. Bu cümleyi ilk kez duyduğumda ortaokula giden bir küçük çocuktum. Gördüğüm her şeyi okuma gayretine yeni düşmüştüm. Derin anlamlar çıkaramadım belki; ama insanı sarsan bir yanı hep vardı. Bir çocuk olarak her düşüncenin salt halini yaşasanız bile bu değişmiyor sanırım…
Sözlerinden etkilendiğim birçok insanı yazma fırsatı buldum. Şansımın farkındayım. Ancak burada başka bir sihir var. Yüzyıllar öncesinde yaşadığından günümüze bir bilgi, bir de o bilginin zıttı bir bilgi ulaşmış haliyle Shakespeare ile ilgili. Yani küçük bir çocukken onu okuduğumla şimdi okuduğumda hissettiğim arasında bir yerde O. Ben kim olmasını istersem, hangi duygularda olmasını istersem öyle biri oluverecek gibi… E üzerinden yüzyıllar geçmişken geriye sadece güzellikler kalsın o vakit…
Madem sen o güzel ruhunla doğduğun günde dünyadan fiziksel olarak ayrılmayı seçtin; o zaman sadece doğum gününü kutlayarak başlayabiliriz mesela :)
İyi ki doğdun Shakespeare…
Çocukluğu ve eğitim hayatı
William, kaynaklarda belirtilen tarihe göre, 23 Nisan 1564’te, Warwickshire, İngiltere'de, Stratford upon Avon kasabasında, John Shakespeare ve Mary Arden’in oğlu olarak dünyaya geldi. Babası John, aslen Snitterfield’li olan belediye meclisi üyesi ve başarılı bir deri eşya tüccarıydı. Oysa Stratford kasabasına ilk geldiğinde bir çiftçiydi. Kasabada ilk iş bakkalcılık yaptı ve sonrasında belediye başkanlığına kadar yükseldi. Annesi Mary ise, varlıklı toprak sahibi bir çiftçinin kızıydı. Maddi anlamda şanslı bir aileye doğmuştu. Ailenin dünyaya getirdiği 8 çocuktan üçüncüsüydü William ve hayatta kalan en büyük çocuk olacaktı.
William, 26 Nisan’da doğduğu yerde vaftiz edildi. Gerçek doğum günü ise bilinmiyordu ve vaftiz tarihinden yola çıkıp geleneksel olarak 23 Nisan kabul edilecekti…
O günlerden bu güne eğitim için kalmış bir kanıt olmasa da, bugüne aktarılan bilgilere göre, William, eğitim hayatına, Stratford’daki evlerine yaklaşık 400 metre uzaklıktaki 1553’te açılan ücretsiz okul, King’s New School’da başladı. Burada, klasik Latin yazarları üzerine dayalı Latince yoğunlukta bir eğitim aldı.
Edebiyatın özel isimlerinden bir olarak asırlar sonra bile anılacaktı…
William Shakespeare evlendi
William, 26 yaşındaki Anne Hathaway ile evlendiğinde henüz 18 yaşındaydı. Worcester Anglikan Psikoposluğu Kardinalleri Mahkemesi, 27 Kasım 1582’de, bir evlilik cüzdanı yayımladı. Bir gün sonra da, Anne’nin iki komşusu, hiçbir hukuki iddianın evliliği engellemediğini garanti eden senetler yolladı.
Törenleri biraz aceleye gelmişti. Worcester şanşölyesi, evlenme ilanında olağan olarak 3 kez okunurdu; ama Shakespeareler’in töreninde, bir kez okundu. Ayrıca 26 Mayıs 1583’te, evliliklerinden 6 ay sonra, kızları Susanna’yı vaftiz ettirmişlerdi.
İki yıl sonra da ikizleri Hamnet ve Judith dünyaya geldi; 2 Şubat 1585’te vaftiz edildiler. Bu evlilik onlara 3 çocuk verdi. Ancak Hamnet, henüz 11 yaşındayken, belirlenemeyen bir sebepten öldü; 11 Ağustos 1596’da gömüldü. Shakespeare’in evlat acısı, elbette kalemi ve oyunculuğunu da etkileyecekti.
Anne ile iyi bir evlilikleri vardı. Ancak ölümünden sonra spekülasyonlara yol açacak bir kalıt bırakacaktı Shakespeare ona; nasıl yorumladığına göre değişen ince bir kalıt. “En iyi ikinci yatağım” diyecekti Anne için. İşte bu hitabı bir kesim bilginler Anne’e bir hakaret olarak değerlendirirken, bir kesim de romantik bakıyordu. Onlara göre de ikinci en iyi yatağın evlilik yatağı olduğunu ve bu sebepten bu hitabın derin anlamlar taşıdığını düşünüyorlardı…
Elbette ikincisi kulağa daha kabullenilesi geliyor :)
Kayıp yıllar
Bilginler, Shakespeare’in 1585-1592 arasındaki yıllarını “kayıp yıllar” olarak değerlendirecekti. İkizlerin doğumundan 1592’de Londra Tiyatro sahnesinin bir parçası olana dek tarihe bıraktığı izler üzerine birçok hikaye anlatıldı hakkında.
Shakespeare hakkında ilk kez biyografi yazan kişi Nicholas Rowe idi ve şöyle bir şey anlatmıştı. Shakespeare, Thomas Lucy’nin mülkünde, kaçak geyik avcılığı davasından kaçmak için kasabayı terk ederek Londra’ya gitti. Bu anlatı, zamanla bir Stratford efsanesine dönüştü.
Bu efsanenin üzerine gelen 18. Yüzyıl hikayesi ise, Londra’da tiyatro müşterilerinin atlarına bakıcılık yaparken tiyatro kariyerine başlaması üzerineydi.
Bir başka bilgi ise, Shakespeare’nin öğretmenlik yapması üzerineydi.
Onu tanıtan ilk kayıt
Biyografi yazarları, kariyerinin 1580'lerin ortalarından Greene'nin sözlerinden hemen öncesine kadar olan süreçte başlamış olabileceğini ileri sürmektedir
Shakespeare’nin tanınmasına sebep olacak ilk olay, oyun yazarı Robert Greene’nin Shakespeare’e “Groats-Worth of Wit” eserinde gönderme yapması oldu. Biyografi yazarları, Shakespeare’in kariyerine 1580’lerin ortalarında Greene’nin sözlerinden gemen öncesine dayanan süreçte başladığını ileri sürüyordu.
Şu cümleleri kurmuştu Greene: “...sonradan görme bir Karga var, bizim tüylerimizle güzelleşmiş, bir oyuncunun derisine bürünmüş kaplanın kalbi ile, kendisinin bile uyaksız bir şiirde söz sanatını en iyi şekilde yapabildiğini zannediyor: ve salt bir Johannes Factotum olarak, bir ülkedeki tek Shake-scene olmanın kibrindedir”.
Burada “Shake-scene” ifadesi ile yapılan kelime oyunu, özellikle italik yazılmıştı. Shakespeare’nin VI. Henry eseri 3. Bölümünde “Ah bir kadının derisine bürünmüş kaplanın kalbi” cümlesini taklit ediyordu ve Shakespeare’i, Greene’nin hedefine almıştı. “Johannes Factotum” ise, “Her işi biraz bilen” anlamına geliyor ve başkalarının çalışmalarıyla ikinci sınıf bir tamirciyi kastediyordu.
Bilginler ise, bu cümlelerin ne anlama geldiği konusunda ayrılığa düştüler. Çoğunluğun düşüncesi, onu, Christopher Marlowe, Thomas Nashe ve Greene’nin kendisi gibi üniversite mezunu yazarlara benzemeye çalışırken, kendi seviyesini geçmekle suçluyordu.
Greene’nin bu cümleleri, günümüze ulaşanlar arasında Shakespeare’nin tiyatrodaki kariyerinden söz eden en eski kayıttı.
Yaşam alanı
Kariyeri boyunca zamanını Stratford ve Londra arasında bölüştürdü. Stratford’da aile evi olarak kullanacağı New Place’i almadan bir yıl önce, 1596’da, Thames Nehri’nin kuzeyinde, Bishopsgate yolundaki St. Helen’s kilisesinde yaşıyordu. Globe Theatre’i inşa edecekleri yıl, nehrin karşısındaki Southwark’a taşındı. 1604’te ise, tekrar nehrin kuzeyine, St. Paul Katedrali’nin kuzeyindeki bölgede büyük, güzel bir eve taşındı. Başarılı kariyeri süresince Shakespere, yatırımlar yapacak, iyi paralar kazanacak ve ailesini rahat ettirecekti…
Oyunlarında ilk dönem
Shakespeare, dünyanın en seçkin drama yazarlarından biri olarak anılacaktı ve kayıtlı ilk eserleri, 1590’ların başında yazdığı III. Richard ve üç bölümlük VI. Henry idi. Yine tarihi net olarak belirlenemese de, “Yanlışlıklar Komedisi”, “Hırçın Kız”, “Veronalı İki Centilmen” gibi eserlerinin onun ilk dönemlerine ait olduğu söylenebilirdi.
Hırçın Kız için kesin kaynaklar bulunamasa da, aynı isimli başka bir oyunla bağlantılı olduğu ya da bir halk hikayesinden türetilmiş olabileceği düşünülüyordu. Hırçın Kız, bir kadının bağımsız ruhunun bir erkek tarafından evcilleşmesini işliyordu. Veronalı İki Centilmen ise, tecavüzü kabullenen iki arkadaşı konu alıyordu ve bu iki oyun bu yönleri ile bazı modern eleştirmen ve yönetmenleri rahatsız ediyordu. Yanlışlıklar Komedisi de, klasik modellere dayanıyordu.
İlk tarihi oyunlarını yazarken ise, Thomas Kyd ve Christopher Marlowe başta olmak üzere Elizabeth dönemi oyun yazarlarından ve orta çağ drama geleneklerinden etkilendiği bilgisine ulaşılıyordu.
Komedilerde romantik hava
Başlangıcını sıkı olaylar dizisi ve belirgin komik sekanslar içeren ilk klasik ve İtalyan tarzı komediler ile yapsa da, Shakespeare, 1950’lerin ortasında kaleminin kuzeyini en büyük komedilerde romantik bir havaya bıraktı. Hala tiyatrolarda sahnelenen “Bir Yaz Gecesi Rüyası” bu havaya en güzel örnekti. Bu oyun, romantizmin, peri büyülerinin be komik kaba sahnelerin nükteli bir karışımıydı.
Bir sonraki komedisi ise yine aynı derecede romantik hissiyata büründüren “Venedik Taciri” idi. Elizabeth dönemi zihniyetinin izlerini taşıyan ama bir yandan da modern izleyiciye uygunsuz görünebilecek betimlemeler içeren oyun, kindar bir tefeci olan Shylock’u anlatıyordu.
Shakespeare, komedi serisini, “Kuru Gürültü”nün kelime oyunu, “Size Nasıl Geliyorsa”nın etkileyici kırsal dekoru ve “On İkinci Gece”nin enerjisi, o cümbüşü ile tamamlıyordu.
Tragedyalar dönemi
Sonrası trajedi… Shakespeare, komik ve ciddi, nesir ve şiir sahneleri arasında muntazam geçişler yaparken, sonra bir olgunluğa büründü. Hal böyle olunca karakterleri de daha karışık bir hale geldi. Bu dönem iki trajediyle başladı ve bitti. İlki adını duymayanımızın kalmadığı, sayısız kere sahnelenen, filmi çekilen cinsellikle yüklü gençlik, aşk ve ölümün romantik trajedisi, “Romeo ve Juliet”; diğeri ise, dramın yeni bir türü ile tanıştıran, “Julius Caesar”dı.
Birçok eleştirmene göre Shakespeare, en iyi trajedileri ile sanatın doruk noktasını temsil ediyordu. En ünlü trajedilerinden biri de “Hamlet” idi. “Olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu!” tiradı ile, yüzyıllar öncesinden gelip zihnimize kazındı. Yine de kuşkusuz en kısası olmasına rağmen en yoğun trajedisi “Macbeth” idi.
Son önemli oyunları, “Antonius ve Kleopatra” ile “Corolanus”ta, oyuna en güzel şiirlerini de eklemişti. Şair ve eleştirmen T. S. Eliot, bu oyunları, Shakespeare’in en başarılı trajedileri sayacaktı.
Oyunlarında son dönemi
Son dönemine gelindiğinde ise, Shakespeare, drama ya da trajikomediye yöneldi. İş birliği ile “Perikles”, “Sr Prensi”ni yazdıktan sonra; “Cymbeline”, “Kış Masalı” ve “Fırtına” adını verdiği 3 önemli oyununu daha tamamladı. Bu oyunlar, trajedileri kadar kasvetli değildi. Kimi eleştirmenler ruh halindeki bu değişimi Shakespeare’in daha sakin bir bakış açısının kanıtı olarak görse de, bir de sadece zamanın tiyatral modasına uyduğunu düşünenler vardı.
1607’den sonra, Shakespeare, daha az oyun yazdı. 1613’ten sonrası ise, ona atfedilmedi. Shakespeare’e dair yapılan araştırmalarda, son üç oyununu, King’s Men’in oyun yazarı John Fletcher ile ortak yazdığı tahmin ediliyordu.
Tüm hayatı boyunca eserlerinde birçok imza kullandı: "Willm Shaksp", "William Shakespe", "Wm Shakspe", "William Shakspere", "Willm Shakspere"… Ancak bu imzalar arasında günümüze kadar ulaşan onu tanıdığımız ismi, “William Shakespeare” hiç yer almadı…
Tiyatro kariyeri
Shakespeare’in yazmaya ne zaman başladığı tarih olarak kestirilemese de, performansların kayıtları, birçok oyununun 1592’de Londra tiyatrosunda sahnelendiğini gösteriyordu.
Oyunlarının bir kısmı 1594’ten itibaren çeyrek boy baskılarda yayımlandı. 1598’de Shakespeare adı bir satış noktası olmuştu ve baş sayfalarda görünmeye başladı. Söylenebilirdi ki, Shakespeare, tüm hayatı bir oyun gibi görüyordu ve hayatın kendisi başlı başına bir açık tiyatro sahnesiydi. “Size Nasıl Geliyorsa” adını verdiği eserinde de aynen bu şekilde dile getiriyordu bu düşüncesini:
“Tüm dünya bir sahne,
ve tüm erkek ve kadınlar yalnızca birer oyuncu:
çıkışları ve girişleri var hepsinin;
ve herkes kendi rolünde birçok bölüm oynar..."
1594’ten sonra, oyunları sadece, Shakespeare’in de dahil olduğu bir grup oyuncuya ait Lord Chamberlain’s Men tarafından sergilendi. Bu şirket çok geçmeden Londra’nın ileri gelen tiyatro şirketlerinden biri olacaktı. Şirketin başarısı, Kraliçe Elizabeth’in 1603’teki ölümünden sonra, yeni kral I. James tarafından royal bir patent ile ödüllendirildi. Adı da “King’s Men” olarak değiştirildi.
1599’da şirket ortakları, Thames Nehri’nin güney kıyısında “Globe” adını verdikleri, kendi tiyatrolarını kurdu. İşler giderek büyüyordu. Başarılı bir grafik çizen ekip, 1608’de de ayrıca “Blackfriars” kapalı tiyatrosunu devraldı.
Gayrimenkul alım ve yatırımlarına dair kayıtlara bakılırsa, Shakespeare, zengin bir adamdı ve zenginliğine zenginlik katmaktaydı. 1597’de, Stratfor’da New Place adlı ikinci büyük evini satın almıştı mesela. 1605’te de, Stratfor’da kilise ondalık vergilerinde Shakespeare de pay sahibi olacaktı.
Shakespeare, bir oyun yazarı olarak gösterdiği başarıdan sonra, kendisinin ve başkalarının yazdığı oyunlarda oynamaya devam etti. Genel anlamda tüm oyun listelerinde yazarı olarak değilse de oyuncu olarak adı yer alıyordu. Jonson’un 1605’teki Volpone oyununun listesindeki yokluğu ise, kimi bilginlerce oyunculuk kariyerinde sona gelmesi olarak yorumlayacaktı. Ancak yine de 1623’te “Birinci Folyo”da hangi rolde olduğu bilinmese de oyuncular arasında adı geçiyordu.
1709’da ise, Rowe, Shakespeare’in, “Hamlet”in babasının hayaletini oynadığı bir geleneği başlattı ve nesilden nesile geçişini sağladı.
Shakespeare ölümü ve sonrası
Shakespeare, 23 Nisan 1616’da hayata veda etti. Kabul edilen doğum tarihine göre, doğduğu gün ölmüştü. Yüzyıllar sonra bugün, işte tam da bu sebepten onun anısını yaşatmak adına “Dünya Kitap Günü” olarak kutlanacaktı…
Shakespeare, ölümünden iki gün sonra, Holy Trinity Klisesinin chanceline gömüldü. Mezarı başına taş levhadan oyulan kitabesinde ise şöyle yazıyordu:
"Güzel arkadaş, İsa aşkına bir dur da sakın,
Eşmeden örtüsünü üstümdeki toprağın.
Bu taşları koruyan her kim olursa kutsansın,
Kemiklerimi yerinden oynatana ise lanetler yağsın”.
Ancak yüzyıllar öncesinde, Shakespeare’in öldüğü zaman dilimine dönecek olursak, onu yaşatacak olan karısı ve kızıydı. Büyük kızı Susanna, 1607’de Hekim John Hall ile evlenmişti. Judith ise, babasının ölümünden iki ay önce bir şarap tüccarı olan Thomas Quiney ile.
Shakespeare, vasiyetinde servetinin neredeyse tamamını Susanna’ya bırakmıştı. Judith’in üç çocuğu oldu, ancak hepsi evlenemeden öldü. Susanna’nın ise, Elizabeth adında bir çocuğu oldu; Elizabeth iki kez evlendi, ancak bu iki evlilikten de bir çocuğu olmadı. Elizabeth de 1670’te öldüğünde, Shakespeare’in doğrudan gelen soyu, onunla birlikte mezar oldu.
Soyu tükense de o gitmedi. Geride bıraktığı tiyatro metinleri bugün bile sahnelenirken, Shakespeare’in soyu yeryüzünden silinmiş olabilir mi hiç? Güzel kalbi, bol trajedisi, aşk sözcükleri ve tüm eserleri bir William Shakespeare geçti bu dünyadan…
İyi ki…