İnsan olmak, ne zor bir meziyet değil mi, her seferinde bunu tekrar tekrar söylüyorum.
Hani derler ya armudun iyisini ayılar yer diye, çok yerinde bir söz.
Gelecek bizler için belirsiz bir zaman dilimi, hayallerimiz ertelendi yahut çalındı yıllarımız.
Farkına varmadan geçti ömür dediğimiz.
Ve ayılar çoğaldı, insan onuruna yakışmayacak hal ve hareketler çoğaldı.
Rahmetli ozanımız kıvırcık Ali ne diyordu hatırlayalım, fakir ekmek bulamazken diye başlıyordu hani, ben devamını getirmeyeyim sizler anlayın.
Üzülüyorum gerçekten, nasıl birer insana dönüştük, bu kadar mı zor insan olmak.
Üstünlük yalnızca ve yalnızca takvadadır. Bunu bilmiyor muyuz?
Şimdi hakir gördüklerimiz belki de bizlerden yüzlerce kat daha zeki, belki hayat izin vermedi başarılı olmalarına, bunu idrak etmeliyiz.
Ve lütfen beynimizi ziyan etmeyelim, ruhumuzu ziyan etmeyelim.
Ömür dediğin öyle hızlı geçiyor ki, hızına yetişmek ne mümkün. Hayatımız bizlerin sınavıdır, bu sınavda kopya çekmek imkânsız, bu sınav bizim tek ve son sınavımız. Bunun bilincinde olalım ve kimseyi hakir görmeyelim.
Geçmiş yıllarda bir şirkette yöneticilik yaparken, yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.
Sabah saatlerinde işe gelmiştim, masama oturdum bilgisayarımı açtım ve günlük planlara bakıyordum, o sırada ofisimizin temizliğini yapan yaşça bizden çok büyük olan rıza amca, yerleri paspasla siliyordu. Ofise tek erken gelen ben değildim patronumuzun kızı aynı zamanda bizim genel müdürümüzde erkenciydi. Odalarımız karşı karşıya olduğu için birbirimizi görebiliyorduk. Derken bir sesle irkildik, rıza amca kirli su kovasını yanlışlıkla devirmişti ve her yer berbat olmuştu, içeriden büyük bir hısımla çıkan yöneticimiz hakaretler yağdırarak rıza amcaya doğru ilerliyordu. Rıza amca boynunu bükmüş yeri temizlemeye çalışıyordu. Bende hemen dışarı çıktım ve haddini oldukça aşan bu kişiye müdahale ettim. Gittiğimde rıza amca ağlıyordu bizden onlarca yaş büyük olan adam ağlıyordu, rıza amcayı masama oturttum. Ve konuşmaya devam ettim bu kişiyle, konuşma esnasında yaptığı yanlışı belirttim, ama o ısrarla kendini savunuyordu. Bende insan onurunu savunuyordum. Ve onunla o gün tartıştık, tartıştık ve tartıştık. Rıza amcaya çay söyledim, o çayını içti ve işine devam etti. Bana evlat Allah senden razı olsun derken nasılda ezilmiş bir haldeydi.
Ben elini öperek karşılık verdim. Ve yanından ayrıldım.
Ama artık yöneticimle ikili ilişkilerimiz bozulmuştu, daha sonraları bu ikili ilişkiler benim işten ayrılmama kadar gidecekti.
Neden anlattım bu hikâyeyi, hayatımız rıza amcalarla dolu, bizler birer insan olarak rıza amcaların onurunu korumak zorundayız, yapılan haksızlıklara, yapılan yanlışlara göz yummak değil de karşı çıkmak zorundayız.
İyilikle, tebessümle, şükürle başlamalıyız her işimize.
Midemiz her türlü doyar, lakin kalbimizin ruhumuzun gıdası sevgidir, iyiliktir. Bunun bilincinde olarak yaşarsak insan olmanın aslında zor bir meziyet olmadığını anlarız.
Sevgiyle kalın, Esen kalın