Türkiye'nin son yirmi yılına yaptığı icraatlarla damga vuran dahası enkaz halinde bir ülkeyi gelişmiş ülkelerle rekabet edecek seviyeye getiren adamın ismidir Erdoğan.
Bir ömrü milletine adamış dahası yeri gelmiş okuduğu şiirden dolayı hapis damlarına düşmüş. Ancak Hakkı ve Hakikati savunmaktan asla vazgeçmemiş bir yanlız adam!
1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak başladığı siyaset hayatına Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başkanı olarak bu milletin en yüksek mertebede teveccühünü kazanmıştır.
Gerek hatipliği gerekse tipik bir Anadolu İnsanı profili çizmesi bu halkın gönlündeki yerinide her daim farklı kılmıştır. Sadece İç Siyasette değil Uluslararası Siyasette dahi rakiplerinin saygı ve hayranlığını kazanma becerisini göstermiştir.
Karizmatik bir duruşa sahip olmanın yanı sıra Haksızlık Karşısında tüm dünyaya meydan okumak suretiyle "One Minute" ve "Dünya 5'ten Büyüktür" Sözleriyle ise Dünya Siyaset Tarihine ismini âdeta altın harflerle kazımıştır.
Böylesi Liderler her yüz yılda bir gelir diyebiliriz. Yine biliriz ki böylesi Güçlü Liderler doğru bir çalışma ekibi ile güçlerini daha etkin ve yerinde kullanırlar. Başarılarında muhakkak takım arkadaşlarının da ciddi katkıları olur.
Erdoğan henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken çalıştığı çekirdek kadrosuna Başbakan olduğu dönemde Bakanlar Kurulunda yer vermek suretiyle büyük bir ivme kaydetmişti.
Açıkçası başta Binali Yıldırım, Veysel Eroğlu ve Mehmet Mehdi Eker gibi isimlerin yer aldığı ekip Erdoğan'ıla uyumla çalışmak suretiyle en zorlu dönemde önemli icraatların gerçekleştirilmesinde ciddi katkı sağlamışlardı.
Takım oyunu her zaman başarının en büyük anahtarı idi. Dahası samimi insanlardan oluşan bu ekip aynı zamanda Reis'in dostları idi. Yani yeri geldiğinde fikirlerine başvurabileceği dahası yanlış yaptığında uyaracak kadar samimi insanlardı.
Erdoğan tıpkı Atası Osmanlıda olduğu gibi yanıbaşında güvendiği insanlardan oluşan ve her konuda danıştığı bir ekip oluşturmuştu.
Zaten Reis'in en rahat çalışıp ve hızla projelerini hayata geçirdiği bu dönemde uzun süre Bakan olarak görev yapanlar yine bu isimlerden oluşuyordu.
Bu tablo kadronun zamanla gerek yaş haddinden ötürü gerekse birtakım siyasi nedenlerle güncellenmesi nedeniyle eldeki avantajın kaybolmasına neden oldu.
Özellikle son yıllarda bu tablo âdeta tersine döndü diyebiliriz. Başkanlık Sistemi ile birlikte Erdoğan'ın daha seri ve hızlı bir şekilde çalışması beklenirken Siyasal Bürokrasi âdeta hızını kesti diyebiliriz.
Zaten Erdoğan bir açıklamasında kamuoyu önünde Yanlız olduğunu dile getirmek durumunda kaldı. Böylesi bir lider için gerçekten iç acıtıcı bir durumdu. Açıkçası yanıbaşındakilerin görmediği bir gerçeği bizzat kendisi dile getirmişti.
İç Politikanın yanı sıra Uluslararası Arenada fazla mesai yapmak zorunda kalan Erdoğan gerek yanıbaşındaki Yaverlerinin gerekse Kabinede yer alan bakanların pasif kalması yüzünden hız ve zaman kaybetmeye başladı.
Açıkçası Başkanlık Sistemine geçiş Erdoğan'ın yükünü hafifletir diye planlanmıştı. Ancak pratikte hiçte öyle olmad.
Öyleki Erdoğan muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı ile muhatap kalmak zorunda bırakılmıştı. Bu ayıp Ak Parti teşkilatlarına ziyadesiyle yeterliydi.
Erdoğan tüm bu olumsukluklar karşısında her yeni gün başka bir sıkıntısını dile getirmek durumunda kalıyordu.
Kongreler öncesi İnsan Kaynaklarında yetersiz olduklarını dile getiriyordu. Dahası son Yerel Seçimlerde Samimiyet, Liyakat, Gayret ve Tevazu diyordu! Mesaj açık ve netti.
Bundan daha açık ne diyebilirdi ki. Ardından Parti Teşkilâtlarındaki başarısızlığa istinaden Yeni Ömerler istiyorum dedi.
Son olarak ise Parti Kongreleri öncesinde ısrarla Halka İnmelerini emretti âdeta. Keza Ak Parti hareketinin Halktan geldiğini en iyi Erdoğan biliyordu.
Açıkçası artık Ak Parti Reisi değil Reis Ak Partiyi sırtında taşıyordu. Ve son zamanlarda bu yük ziyadesiyle ağırlaşmakta idi.
Cumhuriyet Tarihinin en büyük icraatlarına ve gelişimine sahip bir lider açıkçası bu aldığı oy oranının fazlasını hak ediyordu. Daha acısı ise sokakta durum hiçte iyiye gitmiyordu.
Ak Partiye gönül vermiş samimi seçmenler bir sonraki seçimlerde Başkan olarak Reise oy veririz ancak Milletvekiliği için Ak Partiye oy vermeyiz ifadesi Reisin yalnızlığını çok ama çok net anlatıyordu.
Bu ülkenin yetiştirmiş olduğu sayılı Devlet Adamlarından biri olan Erdoğan sevdiklerinin dua ve destekleriyle oturduğu koltuğu her daim hak etmiştir. Yarın seçim olsa taraflı tarafsız herkes yine Reis'in Başkan seçileceğinden şüphe duymaz.
Ancak ortada görmezden gelinemeyecek bir Teşkilat gerçeği vardı. Zor zamanlarda Davaya sahip çıkmak yerine sadece koltuk ve makam koruma derdine girmişlerdi.
Son zamanlarda ortaya çıkan Kürşat Ayvatoğlu ve benzeri olumsuz vakalar Reis'in ne denli haklı olduğunun en büyük göstergesi olmuştur.