Her yıl yaklaşık 150 ülke ile birlikte kutlanan Güvenli İnternet Günü etkinlikleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ev sahipliğinde düzenlendi. Programın açılışında konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, sosyal medyada yayılan dezenformasyonun internet çağının en büyük problemlerinden biri olduğunu söyledi.
Sosyal medya platformlarına geçtiğimiz yıllarda düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Sayan, bu yıl yeni düzenlemelerin yapılacağını duyurdu.
SOSYAL MEDYAYA YENİ DÜZENLEMELER
Geçtiğimiz yıl sosyal medyaya dair düzenlemeler yapıldığını ancak bu düzenlemelere bir yenisinin de bu sene yapılacağını söyleyen Sayan, “Sosyal ağlara bir temsilci belirleme yükümlülüğü getirdik. Buna uymayan ağlara ise önce idari para cezası sonra reklam verme yasağı, en sonda da internet trafik bant genişliğinin daraltılması gibi yaptırımlar uyguluyoruz. Buradaki en büyük amaç; Kişisel haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliği noktasında bir muhatap bulabilme isteğimiz. 2022 yılında bunu bir aşama daha ileriye taşıyacağız ve yeni bir düzenleme yapacağız. Bu düzenleme ile hedefimiz; sosyal ağ sağlayıcılarla kurulmuş olan muhataplık ilişkisinin güçlendirilmesi ve vatandaşlarımızın haklarının korunmasıdır. Bu vesile ile daha önce de defalarca dile getirdiğim bir hususu tekrar hatırlatmak istiyorum. Gerek kişisel hakların korunması, dezerformatif içeriklerin öz denetim ile kaldırılması, bazı madde kullanımlarını kolaylaştırma gibi katalog suçlara ilişkin yayınların önlenmesi kapsamında biz sosyal medya kuruluşlarının da kendi algoritmalarını geliştirmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bütün bunlar yayıldıktan sonra cımbızla bunları toplar gibi yapmak adeta kumsalda kum tanelerini ayıklamak gibi” diye konuştu.
"VERİLERİN ÜLKEMİZ SINIRLARI İÇERİSİNDE KALMASINI İSTİYORUZ"
Sosyal medya platformlarından beklentileri olduğunu söyleyen ve yapılacak düzenlemelerin amacından bahseden Sayan, "Sosyal ağların Türkiye Cumhuriyeti’nde bulunan tüm kullanıcılara eşit, adil davranmasını ve en önemlisi Avrupa birliği vatandaşlarına sağladığı hakların aynısını sağlaması. Bazı durumlarda ayrımcı politikaların biran önce terk edilmesi ve sorumlu davranılması bizim amacımız. Tüketici haklarının korunmasından tutun kişisel verilerinin farklı ülkelerle, farklı platformlarla, aynı platformlarca farklı gruplar arasında paylaşılması noktasında verilerin ülkemiz sınırları içerisinde kalması için gerekli önlemleri al diyoruz" ifadelerine yer verdi.
"İNTERNET, SADECE KÖTÜLÜKLERLE DOLU BİR YER DEĞİL"
İnternetin doğru kullanılması gerektiğini belirten Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, “İnternet doğru olmayan amaçlarla kullanıldığında; nefret söylemi, ırkçılık, islamofobi gibi düşüncelerin yayılmasında, terörün propagandasının yapılmasında ve teröre taraftar toplamada, çocukların ve gençlerin ruhsal gelişimini yanlış yönde etkileyecek içeriklerin yayılmasında etkin bir araç haline geliyor. Bu riskler hasebiyle siber ortamda kişilere, kurumlara ve devletlere saldırılar yapılabiliyor. Ama internet sadece bu saydığımız kötülüklerle dolu bir yer değil. Aksine hatta doğru kullanıldığı zaman dünyanın en faydalı keşiflerinden birisi” diye konuştu.
"YALAN HABER, DEZENFORMASYON VE NEFRET SÖYLEMİYLE MÜCADELE EDİLMELİ"
Sosyal medya mecralarında ciddi oranda dezenformasyon olduğunu ve sosyal medya platformlarının bu yolla; amacının dışında ülkelerin iç işlerine müdahale ettiğini ve bu mecralarda şiddet, nefret suçlarının işlendiğini, yalan haberler yapıldığına dikkat çeken Sayan, “Sosyal medyada kullanıcıların kişisel hesaplarından kolaylıkla ve doğruluğunu teyit etmeden yaptığı paylaşımlar, haberin bireylere ulaşmasını çok daha hızlı kılıyor. Bu bazı durumlarda kişilere avantaj gibi görünse de aslında işin içine güvenilirlik, doğruluk, manipüle etme, çıkarlar doğrultusunda yönlendirme, bilgiyi çarpıtma ve çevrimiçi radikalleşme girdiğinde çok farklı bir hale geliyor. Böyle bir durumda tabiri caizse, akla kara birbirine karışıyor. Doğru ile yalan arasındaki farkın belirsizleştiği sosyal medya ortamlarında, popüler kültürün ve trendlerin etkisiyle bu paylaşım rüzgârına kapılan herkes; kaynağı bilinmeyen bilgilere, videolara, ses kayıtlarına, haberlere, muhakeme etmeden inanıyor ve bunları düşünmeden paylaşıyor. Bu paylaşımları yeniden, tekrar tekrar yapan herkes dolaylı da olsa bilmeden dezenformasyonun bir parçası haline geliyoruz. Bu sebeple bizler için yalan haber, dezenformasyon, nefret söylemi günümüzde mücadele edilmesi gereken ciddi sorunların en başında geliyor” ifadelerini kullandı.
"BU KİRLİLİĞE ALET OLMAMALIYIZ"
Sosyal medyadaki dezenformasyona karşı gençleri uyan Sayan, “Sosyal medya üzerinden yapılan dezenformasyona dikkat etmeli ve bu kirliliğe alet olmamalıyız. Sosyal medyada herhangi bir bilgiyi paylaşmadan önce; eleştirel bir bakış açısıyla irdelemek, doğrulanmamış bilgileri paylaşmamak, paylaşılan bilgilere sağlıklı bir şüphe ile yaklaşmak, bilgiye ulaşılan kaynaklar hakkında fikir sahibi olmak, genel bir araştırma yapmak ve ulaşılan bilgileri en az 2-3 farklı güvenilir kaynaktan teyit etmek gibi önemli adımları uygulamak gerekiyor” dedi.
"15-16 YAŞ GRUBU ÇOCUKLAR ,DAHA FAZLA SİBER ZORBALIĞA UĞRUYOR"
"Türkiye Ebeveyn ve Çocuk İnternet Kullanım Alışkanlıkları" adında bir araştırma yaptıklarını söyleyen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu ise şunları kaydetti:
"Bu araştırmanın sonucunda çocuklarımızın internette karşılaştığı risklerin başında, siber zorbalık geliyor. Özellikle 15-16 yaş grubundaki çocuklarımız, diğer yaş gruplarına göre daha fazla siber zorbalığa uğruyor ve yüzde 33,8 ile ilk sırada yer alıyor.
Araştırmada ebeveynlerle ilgili bir kısım da yer alıyor. Her dört ebeveynden üçü, internetin çok zaman alıcı olduğu ve mahremiyet noktasında endişe verici bir ortam olduğunu düşünüyor. Yapılan araştırmaya göre çocuklarımızın beşte biri internet üzerinde bir sorunla karşılaşıyor. Ancak ebeveynlerin çok az bir kısmı bu durumdan haberdar oluyor. Bu da çocukların internet kullanımının kontrol edilmesinde, ebeveynlere büyük görevler düştüğünü gösteriyor.
Yaptığımız araştırma ile dijital nezaketin önemi, çevrim içi gizliliğin ve güvenliğin korunması, dijital mahremiyet bilincinin oluşması, dijital ortamları etkin ve üretken bir şekilde kullanmanın gerekliliği ve dijital zorbalık gibi potansiyel tehlikelerle mücadelenin önemi bir kere daha gözler önüne serildi."