Kızılderili Reisi Seattle ve Gazze

Kayıt Tarihi: 19 November 2023 Yazar: Prof. Dr. Esat Arslan

Yahudiler “Y” ve “J” harflerine özel önem atfederler, bilirsiniz. Eski Dünya Adası ‘Afro-Avrasya’da Yahudi sözcüğünden mülhem “Y” harfi önem kazanırken, Yeni Dünya Adası Yahudi Christoph Kolomb’un keşfettiği Amerika kıtasında yine Yahudi anlamında “Jewish, Jew” kelimelerinden esinlenen “J” harfi büyük önem taşır. Örneğin ABD’de vaad edilmiş topraklar mantığı ile hiç düşünmeden fazlaca yorum bile yapmadan Yahudileri “J Street”, “J Circle” gibi mahallerde bulabilirsiniz, ama öncelikle Koşer’i görmeniz gerekir. Bu yerleşim seçeneği Yahudiler için bu tam bir frapan öngörüdür.  Malum “koşer ya da “kaşer”, Yahudi inancına göre; yenilmesi ve kullanılmasında dinen bir sakınca bulunmayan ürünlerdir, son derece önemlidir. Bunları belirleyen kurallara ise “kaşerut” ya da “kaşrut” kuralları adı verilir.

Öte yandan 15 bin yıl önce Bering Boğazı yoluyla Asya Kıtasından, adına sonradan “Amerika” denilen yeni dünya adasına geçen Türklerin ataları Kızılderililer ‘Göktanrı’ inancını da bu topraklara taşımışlardır. (1) Anımsanılacağı üzere bu inanç sistemi, semavî dinlerin de çıkış noktasını oluşturmuştur. Kızılderililerin semavi din inancı kısaca “Bir” den yaratıldıklarını ve yine sonunda o ulu “Bir”e geri döneceklerini simgelemektedir. “Bir” ya da “Kişi”den mülhem insanın veya insanoğlunun adının “kişioğlu” olarak betimlemeleri bu görüşün uygarlık ve kültüre yansımasıdır. 

Günümüzde Amerika Kızılderili kabilelerinin en önemlilerinden olan Sioux (Siyu) Kabilesinin dilinde hala yaşayan “İna” (Ana), “Ate” (Ata) gibi ayrıca “Gün Ana” ve “Toprak Ana” kelimelerinin varlığı anavatan kavramına özel önem atfedilmesini sağlamaktadır. Oturan Boğa, Kızıl Bulut, Çılgın At, Benekli Kuyruk gibi efsaneleşmiş reisleri ve savaşları nedeniyle, Siyu kabilesi ‘Kızılderili’ denildiğinde dünyada akla gelen ilk kabiledir. Latin ve Slav dillerinde “babavatan” (fatherland, tatkovina) olarak betimlenirken, Rusya için (rodina) Hindistan için (bharat india) bizdeki gibi bir ‘anavatan’dır. (2) Ama bu arada unutmayalım, ‘Hindistan’ın en eski sakinleri Türklerdir.’

Vatan konusunda egemen olan görüş, bir ana'nın çocuklarına bakacağı, onları doyuracağı ve yaşaması için gerekli koşulları sağlayacağı görüşüdür. Almanya İsviçre ve Hollanda için bu terim “babavatan” (vaterland)’dır. Batı kültüründe “baba korur, kollar, aileyi ayakta tutar” konusu ağır basan bir bakış açısıdır. Aynı şekilde cermen kökenli diğer milletlerden olan Norveç için “fedreland”, İsveç için “babalarımızın vatanı” anlamına gelen “fäderneslandet, İskoç Galcesinde “baba toprağı” anlamında “heauinlie”, Galler'de aynı anlamda “nhadau”, Estoncada “babavatan” olarak “isamaa,” Bulgarca ve Makedonca daha samimî bir biçimde “tatkovina”, Lehçe baba kelimesinden (ojzciec, ojczyzna), Yunanca yine “babavatan” anlamında (patrida), Sanskritçede “Varta”, Farsçada ise “mihan” olarak farklılaşmıştır. Brahmanlar ise kendi ülkelerini, ‘Brahmanların oturma yeri’ anlamına ‘Brahmavarta’ veya ‘Aryan vatanı’ anlamında kullanmışlardır. (2)  Uzun lafın kısası yurt gibi fiziksel bir toprak parçasıyla üstüne serpilmiş milliyeti harmanlamada anaerkil toplumlarda “anavatan”, ataerkillerde “babavatan” olarak betimlenmiştir. Günümüzde cinsiyetin yetkinliği ve nüfuzu bir yana toplumdaki rolü farklı olarak algılansa da bu durum üç aşağı beş yukarı böyledir.

Bu makale kapsamında “Kızılderililer” ile “Gazzelileri” örneklememizin nedeni ise kaderlerinin birbirlerinin örtüşmesinden kaynaklanmaktadır. Unutmamak gerekir ki Gazze'deki asıl soykırımcı güç İsrail'den çok, geçmişte Kızılderililere soykırım uygulayan ABD'dir. Daha doğru bir deyişle, İsrail’e bakan ABD, kendi geçmişindeki soykırımı görmektedir. Çünkü Filistinliklerin topraklarını işgal eden Siyonist Yahudiler gibi Amerikalılar da Kızılderililerin vatanlarını işgal edip yerleşmişlerdir. Irak'ta beyaz fosfor bombasıyla binlerce kişiyi katletmesi ve işkenceleriyle tanınan 2004 yılında Irak’ta Felluce Kasabı olarak ünlenen Korgeneral James Glynn’in İsrail’de Askerî Temsilci olarak atanmasının sebebi hikmeti de budur.

Sömürgeci Avrupalılar Amerika kıtasındaki yerlilere karşı İsrail’in şu an Gazze’de uyguladığı her tür soykırım, vahşet ve barbarlığa başvurmaktan çekinmemiştir.  Öyle ki şu an bile ABD’deki son kalan yerli Kızılderililer tıpkı Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinliler gibi toplama kamplarını ve açık hava hapishanelerini aratmayan etrafı çitler, duvarlar ve kontrol noktaları ile çevrili belli bölgelerde en düşük insanî koşullarda yaşamaya zorunda bırakılmışlar şimdi de yerlerinden edilmektedirler. ABD Kızılderilileri için oluşturulan kısıtlayıcı yasal yerleşim bölgelerine “Kızılderili Rezervasyonu” ya da kısaca “Rezervasyon” (Reservation Area) denilmiş ve bu terimin insanlığa karşı işlenen suçlar bağlamında soykırım literatürüne girmiş olduğunu da belirtmekte yarar var. 1840’lı yıllarda oluşturulan bu modern toplama kampları “Bureau of Indian Affairs” adlı devlet birimine bağlanmış ve halen de devam etmektedir. Özetle, Avrupa kökenli Amerikalılar, ülkenin batı bölgelerine yerleşmek için Kızılderilileri doğup büyüdükleri toprakları terk etmek ve rezervasyon adı verilen, anavatanlarından çok daha küçük toplama kamplarına yerleşmek zorunda bırakılmış, ABD’de hâlâ 326 kadar rezervasyon bölgesi bulunmaktadır. Federal hükümetin resmen tanıdığı 573 kabilenin tamamı rezervasyon sahibi olmamakla birlikte rezervasyonların toplam yüzölçümü ise Türkiye’nin yüzölçümünün üçte birinden biraz daha az, 227 bin kilometrekaredir. (3) ABD yasal literatüründe bu rezervasyonlardan her biri için bazen ‘Kızılderili yurdu’ anlamında ‘Indian Country’ deyimi veya ‘dahili bağlı ülke’ anlamında “domestic dependent nations” nitelemesi de kullanılmaktadır. ‘Rezervasyon’ adlandırması, ABD Anayasasının yapıldığı dönemde, her kabile kendi başına egemen bir yapı kabul edildiği için, yaşadıkları veya avlandıkları bölgelerin o kabileye ‘rezerve’ olduğunu tanımlamak için kullanılmasıyla doğmuştur. ABD’nin erken dönemlerinde kabilelerle yapılan anlaşmalarda da bu alanlara ‘rezervasyon’ atfı yapılınca bu, genel bir isme dönüşmüştür. (4) Bu rezervasyonların yoğun olduğu bölgelere yakın örneğin “Nevada Çölü”nde ABD nükleer silah denemeleri yapmakta herhangi bir sakınca dahi görmemesi yok etme kastını da açıkça ortaya koymaktadır.

Bir önemli saptamada ABD’nin 1960'larda İsrail'i bölgesel jandarma, 1970'lerde sömürge komiseri, 1980'lerde ise stratejik bir müttefik olarak tanımlamaya başlaması (5) onun Yeni Dünya Düzenindeki ‘Yeni Roma’ya mülhem ‘Pax Amerikana’dan kaynaklanmaktadır.

Şimdi de bakışlarımızı 19’uncu yüzyılın ikinci yarısının başlarına getirmek istiyorum, sevgili okurlar. Neden? Nedeni şu: ABD destekli İsrail, “ben yaptım oldu” mantığı çerçevesinde sınır tanımayan devlet terörüyle 7 Ekim’den bu yana Gazze’yi bugüne kadar her tür ölüm, kaos, vahşet, barbarlık, etnik temizlik ve soykırımı yaptıktan sonra Gazzelileri zorla yurtlarından ederek sürgüne göndermesinden kaynaklanmaktadır. Yaklaşık 170 yıl önce benzer olguları Amerika’da Kızılderililer de yaşamıştır. ABD Başkanı tarafından bir daha yaşadıkları topraklara dönülmemesi için toprakların bütün olarak Amerikan hükümetine satılması istenilmiştir. Halkının topraklarını satılması istenmesi üzerine 1854’de Kızılderili Şef Seattle ABD Başkanına bir yanıt olarak anlamlı bir mektup yazılmıştır. Bu mektup daha sonradan Washington’da muhafaza edilmiş ve Amerikan Expo 74’de sunulmuştur. Bu mektuptaki sözcükler öylesine duyarlı bir biçimde seçilmiştir ki günümüzdeki çocuk katillerine, soykırımcılarının yaklaşımlarına ışık tutmaktadır. O kadar ki, mektuptaki ifadeler, gittikçe şiddeti yükselerek ‘Göktanrı’ya "beyaz adamı bu topraklara getiren ve Kızılderili’yi boyunduruk altına alma gücünü veren tanrının adaletini anlayamıyoruz." Diyen bir haykırı ile sonlanmaktadır. Şimdi de öyle değil mi? İkinci Dünya Savaşının kurbanları Yahudileri bağırlarına basan, evlerini barklarını açan Gazzelileri de yeis içerisine iten bu değil mi? Teenni ile yaklaşmak ne mümkün. Reis Seattle sorumlu bir lidere yaraşır bir biçimde acılar içerisinde kıvranarak sağduyulu bir yaklaşımla istemlerini şöyle sürdürmektedir: (6)

“Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığını biliyoruz. Ama biz onun önerisini düşüneceğiz. Çünkü iyi biliyoruz ki eğer topraklarımızı satmazsak, beyaz adam silahlarla gelip onu gene elimizden alabilir. Ama biz bazı şeyleri anlamıyoruz. Gökyüzünü, toprağı, kayaların sıcaklığını, nasıl olur da alıp satabilirsiniz? Bu düşünce bize garip geliyor! Eğer biz havanın tazeliğine ve suların pırıltılarına zaten sahip değilsek, siz onları nasıl satın alabilirsiniz?”

“Toprağımızı alma önerinizi düşüneceğiz. Kabul edersek, bu belki de bize vaat ettiğiniz bölge için olacaktır. Orada belki de kalan günlerimizi gönlümüzce yaşayabiliriz. Bu dünyada, son Kızılderili de yok olduğu zaman, yalnızca çayırlar üzerinde bulut gibi hareket eden bir anı kalacaktır. Bu kıyılar, bu ormanlar halkımın ruhunu koruyacaktır. Çünkü onlar bu dünyayı yeni doğan bir çocuk anasının yürek atışını nasıl severse, öyle severler…”

“Biz bunları belki de vahşi olduğumuz için anlayamıyoruz! Bu dünyanın her parçası benim insanlarım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.”

“Beyaz adam, anası dünyaya ve kardeşi gökyüzüne sanki satın alınabilen veya yağma edilebilen bir mal gibi, koyunlara ve parlak boncuklara davrandığı gibi davranır. Onun bu iştahı ve hırsı bir gün dünyayı yiyip bitirecek ve geriye sadece çorak bir çöl bırakacaktır.”

“Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur.”

“Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz, öldükten sonra yıldızlar alemine göç ettiği zaman, doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğuna inanır.” Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.”

“Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi, ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.”

“Bildiğimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yaratıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir.”

Evet sevgili okurlar, İsrail’de bulunan makul insanlara selam olsun. Ancak Siyonist barbar rejimden kurtuluşun tek yolu kendisiyle tanışmaktan onur duyduğum George Habbaş’ın vücudundaki bütün DNA moleküllerini harekete geçirerek haykırdığı 'Nehirden denize özgür Filistin' devletinin kurulmasından ve zorla sürgüne gönderilen milyonlarca Filistinli mültecinin vatanlarına geri dönmesinden geçmektedir, Siyonaziler haberiniz olsun. Unutmayın Fransa'nın Cezayir'den çekildiği, Güney Afrika'nın ırk ayrımcılığına dayanan apartheid rejimine son bulduğu gibi “Siyonazizm” de mutlaka tarihin çöplüğünde yerini alacaktır. 

Dipnotlar:

(1) Ahmet Ali Aslan, “Amerika Yerli Kızılderili ve Türk Halk Kültüründe Destanlaşmış Şamanlar, Gün Ana ve Toprak Ana”; chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/495349/Erişim Tarihi 19.11.2023/

(2) Ekşi Şeyler, “İnsanların Vatanlarına Yakıştırdığı Cinsiyetin Nasıl Farklılaştığıyla İlgili Ufkunuzu Açacak Bir Yazı”, 17 Mayıs 2017; https://eksiseyler.com/insanlarin-vatanlarina-yakistirdigi-cinsiyetin-nasil-farklilastigiyla-ilgili-ufkunuzu-acacak-bir-yazi/ Erişim Tarihi 19.11.2023/

(3) Bercan Tutar, Etekleri tutuşan Siyonist İsrail ve ABD’den yükselen çığlıklar: ‘Çok fena kaybediyoruz!’”, World of Türkiye, 10 Kasım 2023; https://www.worldofturkiye.com/author/bercantutar/etekleri-tutusan-siyonist-israil-ve-abdden-yukselen-cigliklar-cok-fena-kaybediyoruz/ Erişim Tarihi 19.11.2023/

(4) https://amerikabulteni.com/2019/01/20/yeni-baslayanlar-icin-kizilderili-rezervasyonlari-klavuzu/ Erişim Tarihi 19.11.2023/

(5) Bercan Tutar, “Siyonizmin Batı’şı” Sabah Gazetesi, 05 Kasım 2023; https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2023/11/05/siyonizmin-batisi/ Erişim Tarihi 19.11.2023/

(6) https://ekolojibirligi.org/reis-seattlein-abd-baskanina-yazdigi-unlu-mektubu/ Erişim Tarihi 19.11.2023/

Daha iyi bir kullanıcı deneyimi için tanımlama bilgileri kullanır. İzin verir misiniz?

Telefon: 0532 268 05 48

E-Mail: info@kilithaber.com