Sizlere bugün bir bataklık hikayesinden bahsedeceğim bilirsiniz bataklıklar içine düştüğünüz andan itibaren sizleri en dibe kadar çeker siz ne kadar çabalarsanız o kadar çabuk en dibe ulaşırsınız fakat hareket etmeden durabilirseniz eğer Belli bir zaman sonra bataklığın sizi dibe doğru çekmeyi bıraktığını fark edersiniz işte hayatımızda aynen böyledir doğumumuzdan ölümümüze kadar geçen sürede biz insanlar sürekli çabalayıp duruyoruz bir evimiz olsun Bir arabamız olsun diyerek sürekli bir şeyler almaya almış olduğumuz bu şeyleri daha iyisiyle de değiştirmek için çabalıyoruz bilmem fark ettiniz mi hayatımız hep bir şeyler almak bir şeyler satın almak bir şeylere sahip olmak üzerine kurgulanmış bir senaryo olarak karşımızda, ve bu senaryo o kadar acımasız ki savunacak hiçbir tarafı yok.
Bu dünya telaşından başımızı kaldıramıyoruz giydiğimiz kıyafetlerin lüks marka olması mı önemli oksa içindeki taşıdığı insanın insan olması mı? Etiket beyinli yeni birer canlılara dönüşmüş durumdayız her şeyin bir fiyatını her şeyin bir etiketini kendi kendimize hesap ediyoruz lakin hesap gününü hesap edenlerimiz var mıdır sormak isterim.
Elbette vardır aramızda ama sayıları oldukça az diye tahmin ediyorum değerli dostlar bu ömür telaşesinde kazandıklarımızın yanında kaybettiklerimizin değerini bilseydik aslında hiçbir şey kazanmadığımızın acı gerçeği ile yüzleşmiş olurduk. Şöyle bir arkamıza yaslanalım ve izleyelim. O kazandığınız unvanlarınızın o bin bir emek 1001 çabayla kazandığınız rozetlerinizin bir değerinin olmadığını görün.
İnsanlara küçük bakarak Fildişi sahillerinden onları izleyerek kendinizin küçücük bir canlıdan ibaret olduğunuzun farkına varın aslında konuşmak gereken söylenmesi gereken o kadar çok şey var ki bunları anlatmak buradaki kelimelere sığmaz ama şu noktada bir şey yapabiliriz diye düşünüyorum sadece insan olduğumuz için yeteri kadar mal olan mülke sahip olup her şeyin bir dünyalık olduğundan dolayı fazlasını arzulamayıp paylaşmayı bilip bir yaşam sürmenin tadına varmanızı tavsiye ediyorum aslında bir hayat gerçeği ile yüzleşmemiz gerekiyor bu hayat gerçeğini böyle bir tokat gibi yüzümüze çarpan da hayatın ta kendisidir.
Şunu söylemek istiyorum eşlerimiz çocuklarımız anne babamız ve onların hayatları bir bakıyoruz çocuğumuz 10 yaşında bir bakıyoruz anne babamız 65- 70 yaşında bir bakıyoruz eşimiz 40 yaşında ve aslında fark ediyoruz ki biz de 40 45 yaşında olarak hayatın karşısında duruyoruz aslında önemli olan noktadan konuşmak istiyorum bu süre geçerken bu süre ilerlerken çocuğumuzun 10 yaşına kadar yaşadıklarını anne babamızın 70 yaşına kadar yaşadıklarını
Eşimizin beraberken hayat süreci boyunca 40 yaşına kadar yaşadıklarını ne ölçüde izleyebildik ne ölçüde onların yanında olabildik. İşte asıl mesele bu.
Hayat uzun bir yolculuktur, bu yolculukta mutlu olmak istiyorsak elimizdekilerin kıymetini bilmeli ve daha fazlasını istemekten vazgeçmeliyiz. Zira kendiniz için en hayırlısını dilemek sizlere vereceğim en güzel tavsiyedir.
Sağlıcakla kalın, esen kalın.
Telefon: 0532 268 05 48
E-Mail: info@kilithaber.com